İlk defa 4 Mart 2013 tarihinde uğradığım Osmancık’a 13 Ekim 2023 tarihinde yolum yine düştü. 

Osmancık’a ikinci defa geldiğimde yabancılık hissine kapılmadım. Daha önce üç-dört saat olsa da gezip dolaştığım bu şehir artık bana yabancı gelmiyordu. Tabii tanıdığım güzel insanlar sayesinde.

İlk geldiğim zaman Osmancık’a uğrayacağımı bilmiyordum. Şehirle tanışmam tamamen tesadüfi olmuştu. Bu sefer bir plan dâhilinde Çorum’un 13 ilçesini gezip, görmek ve notlar alıp kayda geçirmek için çıktığım yolda; Osmancık’a da uğrayacağımı biliyordum.

Seyahatime 9 Ekim 2023 tarihinde Samsun’dan başladım. Çorum il sınırlarına girene kadar; Kavak, Lâdik, Suluova ve Merzifon gibi Çorum’a dâhil olmayan ilçeleri de geçerek Mecitözü ilçesinden Çorum iline girmiş oldum. 

Seyahatimin son noktası Osmancık oldu. 12 Ekim 2023 akşamı konakladıktan sonra bir güz sabahı Osmancık’ta güne gözlerimi açtım. Günler Cuma idi. Şehri kendimce dolaştım biraz. Çünkü daha sonra geldiğimi haber vereceğim dostlar olacaktı. Öğleden önce Osmancık Belediyesini yolunu tuttum. Orada bulunan Emrah Akıllı Bey’i ziyaret ettim. Emrah Bey ile uzun uzun muhabbet ettik. Konunun kaynağı Osmancık’tı. 

Emrah Akıllı yaptığı işin farkında olan ve hakkını veren biriydi. Zaten ilk tanığımda farkını göstermişti. 

Öğle arasında beraber yediğimiz yemeğin ardından ayrıldık. Ben bu sefer şehrin diğer yakasına geçtim. Emekli bir öğretmen olduğum için okullar benim için hep önem taşıyan mekânlardandı. Orada gördüğüm bir öğrenciye yakında bulunan okulları sordum.  İlk sorduğum kişi bana resmi adı Osmancık Borsa İstanbul Mesleki teknik Anadolu Lisesi olan okulu “öğrenci” tabiriyle kısaltarak söyledi.

Okula vardığımda kendimi öğretmen odasında buldum. Kısaca kendimi tanıttım. Eski bir öğretmem olmam münasebeti ile hatırlı bir misafir olarak karşıladılar. Okula yazdığım kitabımı hediye ettim. Zil çaldığında yanımda Müdür Yardımcısı ve Edebiyat Öğretmeni olan Gülay Saltık Hanımefendi beni Okul Müdürü ile tanıştırdı.
Okul Müdürü Ahmet Saltık Beyefendi ile ayaküstü de olsa kısa bir sohbet ettik. Görevi gereği ilçedeki bir toplantıya katılacaktı. Okuldan beraber çıktık. Kısa süre içinde sosyal ve kültürel konulara ne kadar önem verdiği anlaşılıyordu. İlk intibaa olarak okulu için büyük şanstı. Çok idareciler “Mevzuat yerine gelsin yeter” anlayışında olurken Ahmet Saltık Beyefendi’nin sosyal ve kültürel konularla da ilgilenmesi öğrenciler üzerinde olumlu bir katkı yapacağını söylemeden geçersem haksızlık olurdu.

Okulda çok az süre kaldıktan sonra orada bulunan öğretmenlerden Hüseyin Çetinkaya ile bir saat geçmeden yeniden buluşacağımı o zaman bilemezdim. Çünkü öğleden sonra da Osmancık Haber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Selma Çetindere Hanımefendi ile buluşacaktık. 
Buluşma yerine aynı zamanda gazeteci olduğunu sonradan öğrendiğim Hüseyin Çetinkaya’da geldi. Hüseyin Çetinkaya ile aynı günde iki defa tanışmış olduk. Biri eğitimci, diğeri de gazeteci olarak.

Güneşli bir gündü. Basın ile ilgili üç kişi sohbet ediyorduk. Bu durumda konu “Basın ve Osmancık” idi. Üç kişi çaylarımızı yudumlayıp sohbet ederken yanımızdan bir simitçi geçiyordu. Kısa bir kararsızlık ve tereddüttün ardından Selma Çetindere dört tane simidi önümüze koydu. Görüntüsünden bile lezzeti anlaşılıyordu. O kadar güzel bir görüntüsü vardı ki sanki “Burma bilezik” gibi bir şeydi.

Nazlanma ve kararsızlık karışı davranışımdan dolayı böyle bir lezzetten az daha feragat edecektim.

Hüseyin Bey, Selma Hanım ve ben çay ve simit eşliğinde sohbet ederken hem basının, hem de Osmancık’ın meseleleri hususunda konuşuyorduk. Tabii ben bir daha bu şirin ilçeye ne zaman geleceğimi bilmiyordum. Ancak Osmancık ile ilgili bazı notlarımı alıp oradan yola çıktım.
Bundan sonraki yazılarımda Osmancık “Merkez” olmak kaydıyla bazı yazılar yazmak istiyorum.
Bakalım ayine-i devran ne suret gösterecek.

Zamanın ne göstereceğini önceden bilmek mümkün olmuyor her zaman.