Bazen muhatabımız incinmesin yanlış anlamasın diye ifadelerimizde değişikler yaparız. Ancak bazen bu değişiklikler bizim düşündüğümüzün aksine kişiyi daha çok incitir.

Son zamanlarda eskiden “özürlü” olarak bilinen kelimeyi “engelli” olarak değiştirdik. Sözde özür kaba bir kelimeydi. Dinde “Özür sahibi” diye bilinen haller vardır ve ibadetler bu “özür” çerçevesinde yapılırdı. Ve yadırganmazdı.

Atalarımız gözleri görmeyen kişiye “kör” yerine (a’ma) demiştir. Biz a’ma kelimesini duyunca onun görmediğini bilirdik. Kolu işlemeyene çolak, ayağı olmayana topal, konuşamayana dilsiz, duyamayana sağır denirdi. Daha sonra bunların ismi; görme özürlü, yürüme özürlü, duyma özürlü oldu. Ancak bu özür kelimesi aşağılayıcı gibi anlaşılmasın diye özrü “engel” olarak değiştirdiler.Günümüzde, konuşma engelli, duyma engelli olarak isimlendirildi. Aslında hepimiz aynı şeyleri söylüyorduk.  Bir televizyoncu gözleri görmeyen birine: “Ne zamandan beri görme engelisiniz?” dedi. Soru sorulan kişi;  “Ben körüm.” Siz “engelsizler” uydurdunuz bu ‘engel’ kelimesini. Artık “sağlamlar” kaldırsın kendi “engellerini” diye devam etti.
Resmen soran muhabire “Engelli sizsiniz” dedi. Yani görmeyen kişi bizim ayıp olarak bildiğimiz “kör” kelimesi için rahatsızlık duymuyordu. Göremiyordu çünkü. Engel ne demekti?

Muhabir hiç beklemediği bu cevap karşısında çok şaşırdı. Tabiri caizse “Ezber bozan” bir tanımdı. Bana göre program başlamadan bitmişti. Göremeyen kişi “engel” kavramını sevmemişti. Asıl engelin, sözde engelsizlerin kafasında olduğunu ima etti. Biz “özür” kelimesini beğenmeyip engel yapmıştık hâlbuki.
Özrü engel yapmamız, engelli dediklerimizin hoşuna gitmemişti. Onlardan “Özür dileriz” dersek “engelimizi” af eder, özrümüzü kabul ederler mi acaba?
Sahi sizce engelli kim?