Endokrin yani hormon salgılayan bir bez olan tiroit bezi, organizmadaki birçok süreci de kontrol eder. Büyüme ve gelişme, bilişsel işlevler ve enerji metabolizmasının düzenlenmesi tiroit hormonunun görev aldığı metabolik süreçlerin başında gelir.

Hipotiroidi yani tiroit hormonu üretiminin azalması, yorgunluk, vücut ağırlığında artış, saç dökülmesi, unutkanlık ve hatta depresyona yol açabilirken, aksi yani hipertiroidi ise aşırı sinirlilik, uykusuzluk, besin alımında artış ancak buna rağmen vücut ağırlığında kayıp, taşikardi yani kalp çarpıntısına yol açabilmektedir. Haşimato hastalığı ise bireyin bağışıklık sisteminin tiroit bezine karşı antikor üretmesi sonucu ortaya çıkabilen otoimmun bir hastalıktır.

Tiroid hastalıkları, ilk başta hayati derecede önemli sorunlara sebep olmazken, eşlik edebilecek şişmanlık veya zayıflık, kalp çarpıntısı, unutkanlık veya depresyon sonucu bireyin yaşam kalitesinde düşüşlere neden olabilmektedir.

Sağlık verilerine göre ülkemizde her 100 kişiden 40’ında tiroit sorunu görülmektedir. Genetik etmenler, iyot yetersizliği veya lahana gibi guatrojen adı verilen ve iyotu bağlayarak vücutta kullanımına engel olan sebzelerin çok sık tüketilmesi tiroit hastalıklarına yol açabilmektedir. Örneğin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde guatr görülme sıklığının yüksek olmasının, karalahana tüketimi ile ilişkili olduğu bildirilmiştir.

Diyetle iyot alımı, tiroit bezi işlevlerini doğrudan etkileyebilmektedir. Başta guatr olmak üzere ülkemizdeki iyot yetersizliğine bağlı tiroit sorunlarının önlenebilmesi için; 1998 yılından günümüze sofra tuzuna 25-40 mg/kg oranında potasyum iyodat eklenerek, tuz iyot bakımından zorunlu olarak zenginleştirilmektedir. Bu doğrultuda günde 5 gram iyotlu tuz tüketimi ve haftada 2 kez balık tüketimi ile yeterli miktarda iyot alınabilmektedir. İyotlu tuz, pişirme yani ısıl işleme maruz kaldığında iyot kayıpları oluşabilmektedir, bu nedenle iyotlu tuzun yemeklere piştikten sonra eklenmesi önerilmektedir.

I. Yeterli ve Dengeli Beslenin

Metabolik süreçlerin sürdürülebilmesi, ideal vücut ağırlığının korunması, kronik hastalıklarım önlenmesi için temel şart; yeterli ve dengeli beslenmektir. Besin gruplarını dengeli tüketerek, tiroit hormonunu üretimi ve salınımı için gerekli iyot, selenyum gibi minerallerin yeter düzeyde alınması sağlanır. Yeterli ve dengeli beslenmeye ek günde en az 2 litre (8-10 bardak) su tüketimi, sindirim ve dolaşım işlevlerini düzenleyerek tiroit bezi işlevlerini desteklemektedir.

II. Balık yemeyi ihmal etmeyin

Balık, deniz ürünleri, keten tohumu ve ceviz gibi besinler omega-3 yağ asitlerinin kaynağıdır. Balık ve deni ürünleri tiroit hormonunun yapısına katılan, iyot ve selenyumun bir arada bulunduğu en iyi kaynaktır. Omega-3 yağ asitleri, tiroit işlevlerinde sorun olan bireylerde ortaya çıkabilen kalp damar ve şeker hastalığından korunmada etkili olabilmektedir. Haftada 2 kez tercihen yağlı balık tüketimi, hem iyot hem selenyum hem de omega-3 yağ asitlerinin alımına katkı sağlar.

III. Yeterli düzeyde posa alın

Besinlerin ince barsaklarda sindirilmeyen bölümü diyet posasını oluşturur. Yeterli ve dengeli beslenerek günde 25-30g posa alınması önerilmektedir. Meyve, sebze, kurubaklagil ve tam tahıllara beslenme düzeninde yer verilerek yeterli posa alınabilir. 

IIII. Mineralleri yeterli bir şekilde aldığınızdan emin olun 

•    Çinko tiroit hormonunun metabolizmasında etkili bir mineraldir ve eksikliğinde tiroit metabolizması bozulur. Beslenmenizde peynir, kırmızı et, kepekli ekmek, tavuk, yumurta sarısı, süt ve süt ürünleri, balık, patates, ceviz, badem, tam tahıllar, kuru fasulye, lahana, ay çekirdeği gibi çinko içeren besinlere yer verin.
•    Tiroit için önemli olan bir diğer mineral ise selenyumdur. Selenyum içeren; ceviz, et, balık ve kabuklu deniz ürünleri, kepekli unlar, süt ürünleri, sebze ve meyveler ve yumurta gibi besinler beslenmenizde mutlaka olsun.
•    Selenyum eksikliğinde vücutta E vitamini düzeyi de azalır ve tiroit bezi iltihabı daha sık görülür. Selenyum ve E vitaminini birlikte almak vücut için daha faydalıdır. E vitamininden zengin besin olan besinler ise; bitkisel yağlar, zeytinyağı, ruşeym, baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, keten tohumu, badem, fındık, kabak çekirdeğidir. Yumurtanızın üzerine keten tohumu serpebilir, koyu yeşil yapraklı sebzeler ile hazırladığınız salataya kabak çekirdeği ilave edebilirsiniz.
•    B vitaminleri, özellikle B12, tiroit bezinin enerji üretmesine yardımcı olur.. Tiroit işlevi için önemli olan vitamin ise B9 ‘dur. Bu vitaminlerin vücuttaki seviyelerine baktırılmalı, eksikliğinde bu vitaminlerden zengin besinlerin tüketimi artırılmalıdır.
•    Çikolata kadminyum içeren bir besindir, bu içeriğinden dolayı tiroit hastalarının dikkatli tüketmesi gerekir. Çünkü fazla kadminyum selenyumu vücuttan atarak tiroit metabolizmasını etkiler.
•    Taurin, tiroit hormonlarının üretimi için elzem bir aminoasittir. Supleman olarak kullanılabilir ama herkes için uygun değildir, mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gereksinim var ise kullanılmalıdır. Taurinin besinsel kaynakları; deniz ürünleri, süt ürünleri ve hindi etidir.

Hipotiroid ve Haşimato Hastalıklarına İyi Gelen 10 Besin

•    Deniz ürünleri
•    Yağsız et, tavuk, hindi eti
•    Keten tohumu
•    Hindistan cevizi
•    Ayçekirdeği – Kabak çekirdeği
•    Susam
•    Ceviz
•    Dereotu
•    Tam tahıllı ürünler
•    Mercimek

Hipotiroidi Olan Hastaların Dikkatli Tüketmesi Gereken Besinler

Bazı besinler guatrojenik besinler olarak adlandırılır ve tiroit hormonlarının çalışmasını azaltır;

•    Beyaz lahana,
•    Kara lahana,
•    Karnabahar,
•    Brokoli,
•    Turp,
•    Brüksel lahanası,
•    Hardal,
•    Şalgam
•    Soya fasulyesi,

Bu besinlerin pişirilerek tüketilmesi etkisini azaltmaktadır. Yer fıstığı ,mantar ve bira mayası gibi besinler de dikkatli tüketilmelidir. Sarımsak, su teresi, yumurta sarısı gibi besinler ise fazla tüketilmemelidir.

Hipertiroiti Olanlar İse Bazı Besinlerin Tüketimini Azaltmalıdırlar 

•    Süt,
•    Peynir,
•    Deniz mahsulleri,
•    Mor lahana
•    Turp,
•    Kuruyemiş
Ayrıca çay, kahve, alkol ve nikotin metabolizma hızını artıracağından tüketimi azaltılmalıdır.

DİYETİSYEN ZİŞAN KÖŞK