Gerçekten de cahillik ne güzel şey; her şeyi biliyorsun. Cahil oldun mu, hele hele cahil olduğunun farkında olmadın mı, öğrenmek diye bir derdin, sıkıntın, çaban yok; çünkü sen her şeyi biliyorsun. Bu anlayış toplumun her kesiminde var. 

Rasûlüm! Sen yine de af yolunu tut, iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir. (A'râf / 199. Ayet)

“Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.” “Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir, yerinde duran bir şey ise geriye gidiyordur.” Diyor Mustafa Kemal.
Mevlana’nın da güzel sözleri var Cehalet için: “Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol” “Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır.” Evet bu nedenle hiçbir şeyden korkmuyorum cahilden korktuğum kadar. 
Birde Karl Marx ne demiş Cehalet için ona bakalım.: “Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.”
“Cehalet mutluluktur.” Diyenler de oluyor bazen. Bu sözü de Matrix filminde Morpheus söylüyor. Cehalet çok kolay demi?  Her şeyi bildiğini sanıyorsun. Bilmediğinin farkında bile değilsin…
Hazreti Ali’nin de cehaelet için söylenmiş güzel sözleri de var : “Hiçbir acı cehaletten daha fazla zahmet verici değildir.” “İnsanoğlu, her şeyden daha çok terazinin (kefelerine) benzer; ya cehaletiyle hafif veya ilmiyle ağır olur.” İlmiyle ağır olan bilim adamlarına çok ihtiyacımız var. Yazıma almam gereken, Hazreti Ali’nin bir güzel sözü daha var: “Bilgi kadar zenginlik, cehalet kadar yoksulluk yoktur.”

Zenginliği parayla malla mülkle ölçmeyin. Zenginliği bilgiyle ölçün. Bilginizi paylaşarak büyütün.

Bertolt Brecht’in sözünü bu yazıya almadan olmaz. Bertolt Brecht “Hiçbir şey bilmeyen cahildir, ama bilip de susan ahlaksızdır.” Gerçekten bilenin bildiğini söylemesi. Bilgisini toplumun hizmetine sunması gerekiyor.

“On altı yaşında ölüyor, altmış yaşında gömülüyoruz.” diyor, Doğan Cüceloğlu “Savaşçı” isimli kitabının bir yerinde. Öğrenmenin bitmesini ölmek anlamına kullanıyor Sayın Cüceloğlu. Anlamlı ve coşkulu bir yaşamın, ön koşulu sürekli öğrenmektir. İnsan öğrendikçe yaşar. Yaşamak salt yemek içmek de değil. İnsanın yaşadığının göstergesi,  öğrenmek ve öğrendiğini eyleme dönüştürmektir. Bu açıdan baktığımızda çevremizde gerçekten yaşayan, anlamlı ve coşkulu bir yaşam sürdüren insanların azlığını görürüz. İşte o zaman yüreğimize yalnızlığın acısı çöker. Ölüler kalabalığı içinde yalnızlığı yaşamaya başlarız.

Platonun ünlü mağara alegorisinde ise;

Bir mağaranın içinde, dışarıdan gelen ışığa arkalarına dönük olarak ömürlerini geçirmiş olan insanların tek gördükleri önlerine vuran hayvan, insan ve nesne gölgeleridir...
Gerçek formunu hiç görmemiş bu insanlar için tek gerçeklik bu gölgelerdir.
Hapis olan kişilerden biri bir gün aniden serbest kalır.
Mağaranın dışındaki dünya ile karşılaşır. Tamamen ışık ile yani gerçek ile tanışan bu kişinin gözleri neredeyse körlük yaşar.
Zamanla şimdiye kadar gerçek sandığı gölgelerin aslında gerçek olmadığını ve gerçeklerin birer karanlık yansıması olduğunu anlamaya başlar...
Hayatın gerçeğini anlayan bu kişi mağaraya dönüp diğer insanlara gölgelerin sahte olduğunu ve asıl gerçeğin dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Ancak dışarıyı hiç görmeyen bu insanlar anlatılanı idrak edemezler ve kızgınlıkla karşı çıkarlar... 
Platon, mağara alegorisi yani benzetmesinde bir şeyleri anlamaya başlamış olan filozofların bunu halka anlatamayışını örneklemek istemiştir.
Bu metafor günümüz dünyası ve düzeni içinde hala geçerlidir. Çünkü insanlar anlayabildikleri kadarını kabul edip kendi anlayışlarının ötesinde anlatılanları kabul etmezler. Bu yüzden gerçekleri anlatanlar bir şekilde toplum içinde baskı altına alınır.
Işığı-gerçeği görmek doğruyu duymak rahatsız edicidir. Bu yüzden zihin karanlığı ve esareti seçer. Cahillik mutluluktur...

Gerçek ile yüzleşmek ve özgür olmak cesaret ister.

Herkesin bir gün mağaradan çıkabilecek kadar cesur olması dileğiyle...