Doğup büyürken -sürekli büyürken- eşyalarla evleri, kıyafetlerle kendimizi süsleriz. Dış dünyamıza çokça özen gösterdiğimiz bir çarkın içine dönüp dururken buluveririz kendimizi. Peki, ruhumuz, duygularımız, düşüncelerimiz... Kendimizle biraz bunlar hakkında konuşalım mı?

Düşünce ve duygularımız bize kendimiz hakkında birçok ipucu verecektir. Belki de şu an içinizde, ruhunuz ziyanla gizleyip o çemberin içinde çıkış yolu arayanlar var. Çocukluğumuzdan bu yana bazı düşünceleri örgü örenler gibi işleriz; yavaş yavaş hayata bakış açımız oluşmuştur artık. Kimisi gerçekçi, kimisi gerçek dışı olan bu düşünceleri anlamak, kendinize yapacağınız yolculuğun ilk adımıdır. Otobüsten seyredilen manzaralar gibidir duygu ve düşünceler. Sık sık değişirler. Ve bazen de tünele girdiğimiz zamanlar olur. Daha karanlıktır her şey. Burada sık sık anımsamamız gereken bir gerçek vardır. Duygular, birer misafirdir ve o tünel elbette bitecektir. Bireyleri duygu ve düşünceler konusunda en zorlayan taraflardan biri kontrol etme durumudur. Kontrol edemediğimiz taraflara öyle odaklanırız ki bazen, bir ip yumağına dönüşür kontrol edemediğiniz her davranış, her insan, her düşünce, her duygu... Peki, bize ait renkleri nasıl ayıklayacağız bu ip yumağından? Kontrol edemediğimiz her şeye sanki büyüteçle bakıyormuşuz gibi düşünün. Yani olduğundan çok daha büyüktür o düşünce ve artık gerçekdışıdır. Kendimize olan yolculuğumuza büyüteçle baktıklarımızı fark ederek başlayabiliriz ve ikinci adımda ise bu düşüncelerle savaşmayı, biraz olsun bırakıp onları tıpkı kamera kaydı izliyormuşçasına izlemeye davet ediyorum her birinizi. Düşünceler izleyen bir tarafınız var ise, o halde siz ne duygunuzla, ne düşünce düşüncenizle eşdeğersiniz. Siz duygu ve düşüncelerinizden ayrı ve bunların toplamından çok daha fazlasısınız. Göz doktoruna gidip gözlük kullanmaya başlayan birinin tüm dünyayı daha net görmesi gibidir kendinize uyanışınız. Matruşka bebekler gibi duygu içinden duygu, düşünce içinden düşünce çıkacaktır kim bilir?

En sık rastlanan düşüncelerden biriyse ‘düzenli bir yaşama sahip olmanız gerektiğidir’. Birçoğunuzun iç sesi olacak dizelerle kapatalım bu halde. Bu çokluğu fakat bir o kadar bireysel sohbetimizi:

“Kim yaşamı tamamen düzene sokabilmiş ki? Düzene girecek bir şey midir yaşam? Her şeyin olası olduğu, süreklilik denen şeyin gerek deşik edildiği bir zaman tünelinde yaşamı düzene sokmak nedir? Kim uydurur bu kavramları? Kim salar toplumun üzerine?”

Seda Aslan

Psikolojik Danışman