1955-1956 öğretim yılında Gemici İlkokulundan mezun olarak Osmancık Ortaokuluna kayıt oldum. Ortaokulda Fransızca dersine ara sıra Hasan bey adlı bir Kaymakam geliyordu. Bir gün rahmetli amcam Bekir Sıtkı Özata’dan aldığım bir Fransızca kitabı hocam görsün de benimle ilgilensin diye sınıfa getirmiştim. Hocam sıralar arasında gezerken kitabı gördü ve sayfalarını çevirmeye başladı. Kitabın arasında amcamın bir eski yazı notunu görünce, “Bu nedir?” diyerek bana bir tokat attı. Çocuk yaşımda çok şaşırmış ve ağlamıştım.

İkinci sınıfta fizik dersinde Mümtaz Toksöz adlı hocam bir bardakta sıcak su, bir bardakta da soğuk su ile sınıfa geldi ve bana “parmağını bir şu sıcak suya, bir de şu soğuk suya sok bakalım” dedi. Aceleyle soktum, “Ne hissettin? dedi. Ben kekeleyince hocam “eşek herif” diyerek bir tokat attı, yere düştüm ardında da bir tekme savurdu.

Allah, Allah, ortaokulda nasibimiz dayakla açıldı, bakalım sonu neye varacak!

Ortaokul üçüncü sınıftayız Bir sırada üç kişi oturuyoruz. Yanımda rahmetli Turan Dinçer (Diş Hekimi) ve Ali Kurşun (Hakim Albay) oturuyor.

O gün ilk defa müzik dersi yapacağız. Dersimize ilkokul öğretmeni Abdi Oral gelecek.

Abdi hocam sınıfa elinde kemanıyla geldi. Sonra bizim sıranın yanına gelerek bana, kemanıyla bir telden çok kısa bir kıyt sesi çıkardı. “Kabakçı bu ne”? dedi, bilemedim tabi. Abdi hocam başladı bana vurmaya. Sonra bana “eğil bakayım” dedi. Aynı melodiyi (melodi de değil, sadece keman yayıyla bir dokunuş) Turan’a sordu, ”Kabakçı bu ne?” dedi. Turan’da bilemedi, onu da dövdü. Sonra ikimize de eğilin dedi, aynı melodiyi Ali’ye sordu o da bilemedi, onu da dövdü.

Nedense Abdi hoca o gün üçümüzü de yanağımıza ve ensemize şaplak atarak dövmüştü.

Sizlere belki kurgu gibi gelir ama olay aynen böyle yaşanmıştı.

Bizlerden sonra hiçbir öğrenciye “Bu ne kabakçı?” diye sormadığı için sanırım sorunun anlamsızlığını Abdi hocam da anlamıştı. Abdi hocamızı yine de çok sever ve sayardık. Ortaokul bitirme sınavında müzik dersimize yine Abdi hoca gelmişti. Sınavda herkes bir şarkı veya türkü söyleyerek sınıftan çıkıyor ve müzikten geçiyordu. Okul numarası sırasıyla sınava alınıyor, diğer öğrenci sınıf kapısında bekliyordu.

Ben den önce rahmetli Hakkı Acar kardeşimiz sınıfa girdi. Abdi hoca Hakkı Acar’a “Sen de bir şarkı söyle bakayım kabakçı” dedi. Hakkı o meşhur cırlak sesiyle “Zulmetle ayrılık bestesi yapan, geceler, geceler ” şarkısını söylemeye başlayınca “Abdi hocam, sus ulan kabakçı, sus “ diyerek Hakkı’yı sınıftan dışarı çıkardı ve arkasından kovalamaya başladı. Beş, on dakikalık koşuşturmadan sonra Hakkı’yı yakalayamadı ve sonra beni içeri aldı.

Bana “Kabakçı ne o, betin benzin atmış” dedi. Ben de “hocam Hakkı’yı kovaladınız, ben de korktum” dedim. “Hadi sen de bir şarkı söyle de seni de mezun edelim” dedi.

Ortaokulda hiçbir zaman Fransızca hocamız olmadı. Mezuniyet sınavında Çorum lisesinden bir Fransızca hocası gelecek dediler.

Bir gün ak saçlı yaşlı bir amca bizim fırından ekmek alırken müşterilerden biri babama “Mustafa usta bu bey Çorum lisesinin Fransızca öğretmeni imiş, bizim çocukları bu bey imtihan edecekmiş” dedi.

Babam öğretmen amcaya “hoş geldiniz efendi, siz Fransızca hocası mısınız?” dedi. Bey, “Evet, ne olacak?” dedi. Babam, “ beni göstererek Efendi bu çocuklar koskoca üç sene hiç Fransızca hocası görmediler, lütfen bu çocuklara iltimas edin de mezun olsunlar” dedi. Fransızca hocası gülerek, “Merak etme usta, icabına bakarız” dedi.

Çok şükür herkes Fransızcadan geçmişti.

Çorum lisesinde Fransızca hocamız olan Hasan Fehmi bana hep “Osmancık’lı ne haber “ diye hitap eder ve beni çok severdi. Lisede Osmancık’tan Yücel Boyacı, Kamil Gökgöz, Mustafa Göbel, Orhan Öztürk, Hasan Tokgöz, Mahmut Çörekçi vardı.

Lise sonda kurtarma sözlüsünde tahtada Mahmut Çörekçi ile ikimiz kalmıştık. Rahmetli Mahmut sözlüde “Halbusiki, halbusiki diye bocalarken Mustafa Göbel imdada yetişerek hocaya “hocam vallahi Mahmut’u dün kuduz köpek ısırdı, aşı da olmuyor” deyince hocam Mahmut’u telaşla Mustafa ile hastaneye yolladı. Ben garip tabi yine ikmale kaldım.

İkmal sınavında Hasan Fehmi bey, bana oku bakalım 13.cü dersi dedi, ben ezberlediğim 3.cü dersi okumaya başladım, Hocam, “Oğlum ben sana 13. cü ders “dedim, orayı oku” dedi. Ben yine 3.dersi okumaya başladım. Hocam kızarak “Osmancık’lı benimle dalgamı geçiyorsun, ben sana 13.cü ders diyorum, sen 3.dersi okuyorsun” dedi. O sırada ayırtman hocam, “Hasan Fehmi bey, bırak Osmancık’lı 3.dersi okusun, bu çocuğu mezun edelim” dedi. Ben “Zeki bir kuş” (Fransızcası sanırım one uvazo entelijan) adlı ezberlediğim parçayı okuyarak mezun olmuştum.

Bu vesileyle Kaymakam Hasan beyi, Mümtaz Toksöz’ü, Abdi Oral hocamı, Fransızca hocam Hasan Fehmi beyi ve adını hatırlayamadığım Fransızca ayırtman hocamı, sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

28 Ocak 2022 / Mehmet Özata