Mersin Üniversitesi'nde Çorum ve çevre illerde birçok can alan KKKA hastalığının genetik kaynakları üzerine dünyada ilk defa bir araştırma başlatıldı. TUBİTAK destekli bu proje, hastalığın tedavisi için umut vaat ediyor. Prof. Dr. Serdal Arslan liderliğindeki ekip, gen düzenlemesiyle tedavi geliştirmeyi hedefliyor.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına yönelik spesifik genler üzerine dünyada ilk defa çalışma yapan Mersin Üniversitesi (MÜ) Tıp Fakültesi Tıbbı Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdal Arslan, "Covid-19 pandemisi ile birlikte viral enfeksiyonlar çok hızlı bir şekilde dünyada pandemiye dönüştü. İnsanların hayatını ve ülke ekonomisini etkileyen etkiler ortaya çıkardığını gördük. KKKA’da Covid-19’a benzer bir virüs. Biz burada her bir hastanın, bu hastalığa karşı verdiği cevapla ilgili genleri araştırmayı amaçlıyoruz" dedi.

MÜ Tıp Fakültesi Tıbbı Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdal Arslan ve beraberinde lisanslı öğrencilerden oluşan ekip TUBİTAK destekli proje ile KKKA’nın ortaya çıkmasına neden olan genler üzerinde çalışma başlattı. Yaklaşık 3 yıl sürecek olan projenin sonucunda, hastalığın tedavisine yönelik genler tespit edildiğinde daha üst düzey güvenlikte laboratuvarlarda çalışma yapılacağı ifade edildi.

ÇALIŞMA DÜNYADA İLK OLMA NİTELİĞİ TAŞIYOR

Dünya Doktorları’ndan sürdürülebilir sağlık için çağrı Dünya Doktorları’ndan sürdürülebilir sağlık için çağrı

Çalışmanın dünyada ilk olması nedeniyle önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Serdal Arslan, KKKA’ya neden olan genler bulunduğunda hastalık kaynaklı ölüm, hayatta kalma ya da uzun süre hastanede yatma sebeplerinin ortaya konulmuş olacağını söyledi.
Hastalığın şiddetli geçmesi ve ölüme neden olan genler tespit edildikten sonra, bu genlerin düzenlenmesiyle hastalığı tedavi etmeyi amaçladıklarını belirten Prof. Dr. Arslan, "Tespit ettiğimiz genleri düzenleyerek hastalığı tedavi etmeyi amaçlıyoruz. Biyogüvenlik düzeyi yüksek laboratuvarlarda bu ilaçları deneme ihtiyacımız var" şeklinde konuştu.

"İLAÇ GELİŞTİREBİLİRSEK, BİRÇOK İNSANIN HAYATINI KURTARMA ŞANSIMIZ OLACAK"

Çalışma çerçevesinde hakkında bilgi veren Arslan, "Çalışma hem insanların hayatını kurtarıyor hem de ülkenin ekonomisine ciddi katkı sağlayacak ilaçların üretilmesine sebep olabilir. Biz de bu açıdan üst düzey laboratuvarlarda, biyogüvenlik düzeyi yüksek laboratuvarlarda bu projenin sonucunda elde ettiğimiz genleri deneyecek ve viral enfeksiyonlara ilaç geliştirebilecek bir altyapı oluşturmak istiyoruz. Dünyada ilk olarak gerçekleşecek bu projede uluslararası dergilerde yayınlar olacak, kongrelerde sunum yapılacak. Ayrıca eğer bir ilaç geliştirebilirsek, viral enfeksiyonların tedavisine yönelik, birçok insanın hayatını kurtarma şansımız olacak" ifadelerini kullandı.

ORUM'DA GÖRÜLEN KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) NEDİR? 

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), keneler tarafından taşınan Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirüs grubuna ait bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi bulgular ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) karakterli bir enfeksiyon hastalığıdır.

KKKA ilk olarak 12. yüzyılda Tacikistan’da tanımlanmıştır. Hastalık, keneler tarafından insanlara tutunmasını takiben idrarda, tükürükte, rektumda ve abdominal kavitede kan görülmesi ve vücutta yaygın kanamalarla tarif edilmiştir. 1944-45 yıllarında Rusya’nın Kırım bölgesindeki Batı Kırım steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında görülmüştür. Hastalığa Kırım Hemorajik Ateşi adı verilmiştir. 1956 yılında Zaire’de de ateşli bir hastadan Kongo virüsü tespit edilmiştir. 1969 ise Kongo virüs ve Kırım hemorajik ateşi virüslerinin aynı virüs olduğu belirlenmiş ve Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi olarak hastalık yeniden adlandırılmıştır.

Hastalık ülkemizde ilk olarak 2002 yılında dikkatleri çekmiş ve 2003 yılında kesin tanısı konmuştur. KKKA vakaları, hastalığın başlıca bulaştırıcısı olan kenelerin aktifleştiği dönemden başlayarak ülkemizde bahar ve yaz aylarında görülmektedir. Hastalık ülkemizde bulaştırıcısı kene türünün yaşam alanlarıyla uyumlu bir şekilde görülmektedir. İlk kez Tokat ili ve civarında dikkatleri çeken Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakaları çoğunlukla İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yoğunlaşmaktadır.

Etken Bunyaviridae ailesinden Nairovirus grubundan tek sarmallı RNA virüsü olan Crimean-Congo haemorrhagic fever virüsüdür. Hastalık ülkemizde başlıca hastalık etkenini taşıyan kenenin tutunması veya bununla temas sonucunda bulaşmaktadır. Ülkemizde hastalığın bulaştırıcısı asıl kene türü Hyalomma marginatum’dur. Bunun yanı sıra hastalık viremik dönemdeki hayvanların veya hasta kişilerin kan, doku, vücut çıkartılarına korunmasız temas sonucunda da bulaşabilmektedir.

İnkübasyon süresi kene tutunmasından sonra genellikle 1-3 gün, en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, vücut sıvısı ve diğer dokularla temas sonrasında 5-6 gün; en fazla ise 13 gün olabilmektedir.

Hastalığın tedavisinin esasını destek tedavisi seçenekleri oluşturmaktadır. Bu gün için hastalıktan korunmaya yönelik etkinliği kanıtlanmış bir aşı veya etkene spesifik bir ilaç bulunmamaktadır. Ülkemizde hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının kontrolüne yönelik çalışmalar Bakanlığımız tarafından bir program dâhilinde yürütülmektedir. Kişisel korunma önlemlerinin alınması hastalığın kontrolü için ön planda olduğundan Bakanlığımızca vatandaşlarımızın hastalık ve korunma önlemleri konusunda bilgilendirilmesi ve toplumda farkındalık oluşturulması çalışmaları yoğun bir şekilde yürütülmektedir.

Ülkemizde KKKA bahar aylarında görülmeye başlamakta olup yaklaşık %4-5 fatalite hızıyla seyretmektedir. Yıllar itibariyle vaka görülme durumlarına bakıldığında artış ve azalış eğilimlerinden bahsedilebilmekte olup en yüksek vaka 2009 yılında 1318 vaka olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar 2017 yılında 343 KKKA vakası tespit edilmiş olsa da ülkemizde hala önemini korumaktadır.