Sungurlu Lisesi’ne ‘’Deprem ve Korunma’’ konulu konferans vermeye gittim. Okul  Müdürü, Osmancık İHO ‘dan öğretmenim olan değerli İbrahim Bağıröz Bey salonu güzel bir şekilde hazırlamış. (Zaten kendileri titiz ve öğrenciye faydalı olabilmek adına disiplinli –sopası masanın bir köşesinde duran- bir yapıya sahip bir eğitimci idi) Ses-görüntü mükemmel bir şekilde. Tabii biz konuşmacılar için en önemli etken salonun dizayn edilmesi ve katılımcıların konuya ilgisi. Şiir, anı ve görsel görüntülerle gönüllere hitap ederek konuşmaya başladım. Kırk yıldır elinde mikrofon olan biri olarak bu noktada biraz maharetim var -dinleyici tespiti- diye düşünüyorum. Biraz zaman geçip tam heyecanla konuşurken bir öğretmenimizin hüngür hüngür ağlama sesi tüm salonu kapladı. Bir ara ne yapacağımı bilemedim. Arkadaşı dışarı çıkardılar. Elini yüzünü yıkadı ve biraz rahatlayınca geri gelip dinlemeye başladı. (Ağlamak anlamanın yoludur) Ama tüm salonu hüzün kapladı. Hatta konuşma sonunda bazı öğretmenler ‘’Hocam konuyu öyle anlattınız ki ağlamamak için kendimizi zor tuttuk. Tebrik ederiz. Hem konunuza hâkimsiniz hem de hitabetiniz harika. En sıkıcı konu ancak bu kadar anlatılabilir’’ dediler. (08.04.2004) 

Bu arada İbrahim Müdürümü saygıyla yâd ediyor ve ellerinden öpüyorum.

Özeti: İnsan hangi işi yaparsa yapsın yaptığı işte mutlaka en üst seviyede verimli olabilmek için emek vermelidir. Hele hele konuşmacı kimliği –seminerlerde biraz da ücret yönüyle- ile toplum önüne çıkanlar daha mahir olmalıdır ki, konuşması zevkle dinlensin. Vermek istediği mesaj yerine ulaşsın. Yoksa vakit kaybından öte gitmez. Bunun örneklerini çoğu zaman –ücret, hizmetten öne geçtiği için- görürüz. Ve ben kendi adıma hep üzülüp, keşke, keşke demişimdir.

BAKAN GELİYOR – GELMİYOR

Galiba 2012’li yıllar. İl müdürü Aytekin Girgin Bey.  Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Bey, Kargı ilçesine –galiba fen lisesini açmaya- gelecek. Bakan, gittiği tüm illerde tabiri caizse asıyor kesiyor. Dolayısıyla il müdürleri çekiniyor, korkuyor. Bir açık vermemek için en ince teferruata kadar durmadan düşünüp idarecilerle toplantı üstüne toplantı yapıyorlar.

Akşam mesai sonuna doğru yine toplantı için haber geldi. Bende odamda bilgisayarla zaman geçiriyorum.  Şube Müdürü Şule Hanım apar topar odaya girince, ‘’hayırdır, ne bu telaş?’’ dedim. Bakan ziyareti için, Müdür Bey toplantıya çağırıyor, bilgi istiyor’’ dedi. Bende ‘’Bakan’ın işi çıkmış, programı iptal olmuş’’ diye esprisine kafadan attım. ‘’Nereden duydun?’’ dedi. ‘’İnternette okudum’’ dedim. ‘’O sayfayı açar mısınız?’’ deyince, interneti –mahsus- kapatıp geri açtım. Bir iki yere baktım öylesine, ’’ bulamıyorum, sayfayı da hatırlamıyorum’’ dedim. Neyse Müdire Hanım, Aytekin Beyin yanına gitti. Ona, ‘’Müdürüm, Bakan Beyin programı iptal olmuş, Mahir Bey bilgisayarda görmüş’’ demiş. Biraz sonra Müdür Bey beni aradı. ’’Mahir Bey, programın iptal olduğunu sen hangi siteden gördün, sabahtan beri arıyoruz bulamıyoruz?’’ dedi. 

İşin ilginç yönü 10-15 dakika geçmedi, Bakan Beyin, Rize de yapılacak bir cenaze programına katılacağından dolayı Çorum programının iptal edildiği haberi internete düştü. Akabinde de Bakan Bey görevden alındı. Daha önceden de yine bir bakanın Çorum programı iptal edilmiş ve akabinde görevden alınmıştı, diye hatırlıyorum.

Özeti: Bazen şakalar, espriler güzeldir. Hele hele birde peşinden –atmanız- denk gelirse harika olur ama dozunu iyi ayarlamak gerekir yoksa sıkıntı yaratabilir. Çünkü herkes her espriyi kaldıramaz. Hele bir de canı sıkkın ise o espri dokunabilir. Gönüller kırabilir. Memuriyet hayatımda birkaç tane buna tür anım var.

‘’Hayat tomurcuklarını  / Ümit yağmurları ıslatır / Yıllar geçince aradan / Hatıralar yaşatır’’

TAVSİYE: Kitaplarım Çorum Ulucami karşında bulunan Huzur Kırtasiye ’den temin edilebilir.