İnsan fıtratı gereği sürekli yemek yemez, sürekli ağlamaz, sürekli gülmez, sürekli çalışmaz, sürekli ciddi olmak istemez… Bazen mizah ve eğlenceye ihtiyaç duyar…

RABBİM insanları çok yönlü yaratmış…

Yapay zeka değiliz sonuçta, insanız…

O yüzden bugün böyle bir yazı yazmak istiyorum…

Malum, herkesin anlayışı farklı… Bazıları ciddi yazıdan anlar, bazıları mizah yönü çok gelişmiştir, mizah dergilerinden anlar. Bazıları çok matraktır ve sadece eğlenceden anlar…

Herkesin anlayacağı dilden Bilsem’de liyakat ve tecrübeye verilen önem ve değeri anlatmaya çalışıyorum…

Eğer “Türkçe anlamıyoruz hoca hanım” diyen varsa,

Fark etmez… İmam hatip mezunu olduğum için bende Arapça ve ayrıca alan uzmanı olduğum için İngilizce de var…

Her telden, her dilden anlatacağım…

Taaa ki herkes anlayana kadar…

Mısır’daki sağır sultanlar duyana kadar…

Malum öğretmenlik böyle bir şey…

Profesyonel işimiz bu, öğretmenlik, yani bir konuyu herkesin anlayacağı şekilde ve anlayacağı türden anlatmak…

Boşuna liyakatli ve tecrübeli öğretmen demiyoruz kendimize herhalde… Herkese göre anlatım biçimimiz olduğu için…

Yoksa konuyu anlat anlat, geç, anlayan anlar, anlamayan alır düşük notu, oturur…

Onu köyden ninemi getirip Bilsem’de öğretmen yapsam, o da yapar… Onun için akademik kariyere ihtiyaç yok…

Üstelik ninemin okuma yazması da var…

BİLİM YUVASI BİLSEM’DE NİNEN DERS VERME YETERLİLİĞİNE SAHİP Mİ HOCAM?

Oooo ninem Bilsem’e öğretmen olarak gelmiş olsa…

Mars, Jüpiter, Neptün, Uranüs’e çıkar, oralarda çay ocağı kurar… Dünya’ya uzaydan bakıp çay keyfi bile yaparız…

Boğaz manzaralı değil ama, Dünya manzaralı çay keyfi uzaydan yapılabilir…

Tek şart, ninemin Bilsem’e gelip öğretmen olması…

Ya olmaz diyip hemen kestirip atmayın…

Anlayın beni, nineme söz verdim diyorum…

Söz verdimse, olur olur, bal gibi olur…

Ne yani? Siz sırf, Bilsem’de haklı olarak, liyakat ve tecrübe istiyorsunuz diye ben nineme vermiş olduğum sözü tutmayayım mı?

Hem üniversitede okurken bölümün profesörü “Bu kız ninesine çekmiş, matematikte zehir gibi, bunun köydeki ninesi de böyle matematikte zehir gibiydi” demişti…

Bakın nineme, üniversiteden, üstelik profesörden referans bile buldum. Eeee daha ne olsunnn…

Benim arkam, torpilim yok, ama ninemin üniversiteden, üstelik profesörden referansı bile var…

“Peki hocam hanım, diploma, KPSS, mülakat falan hiç değeri yok mu, öyle söz vermekle oluyor mu?” derseniz…

Valla, bu konuda iki yıldır müdür beylerden deyim yerindeyse, çok taktik ve köy kurnazlığı öğrenip deneyimledim…

Artık doktorayı bırakın, köy kurnazlığı ve ayak oyunlarında işin profesörü oldum…

İki yıl bu, az süre zarfı değil, ciddi bir eğitim aldım, çok çabuk öğrenme kabiliyetine ve yeteneğine sahibim…

Hazır bu kadar gözüm açılmış, köy kurnazlığı öğrenmişken bari nineme bir faydam dokunsun di mi…

BİLSEM’DE DERS YETERLİLİĞİNE SAHİP OLMAYAN BİRİ TEPEDEN İNME MÜDÜR YARDIMCISI OLABİLİYORSA, NİNEM NİYE ÖĞRETMEN OLMASIN?

O nasıl müdür yardımcısı oluyor? Tabi ki söz verme ile oluyor, nasıl olacak?

N’olacakkk canım… Her şey bir söze bakar…

Pehhhhh… Doktoralı olsan ne yazar, söz almış biri varken…

Liyakat, mesleki tecrübe, EKYS, mülakat…Deyim yerindeyse çöp…

Boşuna mı diyorlar bana, “Hoca hanım liyakat ve tecrüben var, akademik kariyerin var, doktora yapmışsın, 20 yıl öğretmenlik yapmışsın, EKYS’yi kazanmış, mülakattan başarıyla geçmişsin…

Eeeeee? Ama yetmez, çünkü yetersizsin…

Peki ne lazım? Arkan var mı, arkan?”

Tühhhhyaaa, bak sen su işe, arkam yok!

Tabi ki yönetici olamam…

Onu eksik bırakmışım.

Benimki de iş, her şeyi tastamam yap, onu eksik bırak…

Olacak iş mi? Tabi ki olmaz…

Zaten olmadı da…

Çünkü arkam ve torpilim yokmuş, nasıl olsun…

Ama müdür beyler destek verirlerse, hele ki, üstüne, söz verirlerse…

İki yıl boyunca yemeden içmeden, ince detayına kadar çalışıp köyden söz verdikleri arkadaşlarını getirip Bilsem’de müdür yardımcısı yaparlar…

Ders verme yeterliliğine sahip olması hiç önemli değil… Arkası sağlam, arkası, anlayın artık…

Adamın arkası var, söz vermişler…

Oldu bitti, gitti, maşallah…

Arkan varsa, makamda gözün mü var da demezler…

Gel, makam hazır, otur, derler…

Arkan varsa, Bilsem’den üniversiteye git diye kovmazlar…

Bilsem’e, makama gel, makama, derler…

Arkan varsa, yetersizsin demezler, gel, otur makama, bir şekilde ortalıkta dolaş, hallederiz derler…


Arkan yoksa, sendikaya üye olup hele ki müdür beylerden icazet almadan yönetici olmaya kalkarsan ooooo… Ne ek ders kalır, ne TÜBİTAK proje öğrencileri kalır. Hepsini alıverirler elinden…

Hatta Bilsem’den kovmak için siciline saldırı yaparlar, sağlık kuruluna gönderip seni sahtekar göstermek için dört gözle beklerler…

Ne yalan söyleyeyim MEB’de makam için sahtekarlık yapacak belki de en son kişi benim. Çünkü ihtiyacım yok…

İşte bende her şey var, torpil yok, o yüzden bana üzümün çöpü, arkası olana makam koltuğu, salkım salkım üzüm taneleri düşüyor…

Eeee kolay mı canımmm, adamın torpili var…

Neyse, dönelim ninemin Bilsem’de öğretmen olmasına…

HOCA HANIM HAK ADALET HAKKANİYET KUL HAKKI NE OLACAK?

Aaaa siz de, amma soru sordunuz, tabi yaaa unuttum bak ben onu… Nineme söz verirken bu yaşıma kadar kimsenin tek kuruş hakkını yemedim, kul hakkından acayip korkan biriyim.

Tühhh, ninem için de olsa kimsenin öğretmenlik hakkını elinden alamayacağım…

N’apalım, hakkı olan, yeterliliği olan, KPSS’yi, Bilsem’de öğretmen olma yeterliliğini kazanan gelsin, öğretmen olsun…

Ninem de köyünde sıcacık evinde otursun…

Ninem için bile olsa yapamayacağım.

Eski Türk filmi vardı rahmetli Cüneyt Arkın’ın “Bu ninem için, bu babam için, bu atım için, bu daaa benim için…” :)))

Ben de kimse için yapamam, öyle birilerinin hakkını alıp hakkı olmayan kimseye o hakkı altın tepside sunamam…

Şimdi,

10 yılı Bilsem olmak üzere, 20 yıllık doktoralı matematik öğretmeni yöneticilikte yetersiz…

Ama dört yıllık lisans mezunu, sınıf öğretmeni, üstelik Bilsem’de ders verme yeterliliğine sahip değil,

Ama yöneticilikte yeterli…

Maşallah, bit pazarına nur yağar gibi…

MEB’de az okuyana gani gani makam yağıyor…

Seç, beğen, al, tarzında…

Yani, çok okuyan saf, enayi spor, benim gibi…

O yönetemez, yetersiz, çünkü çok okumuş…

MEB’de akademik kariyer yapmakla ne büyük enayilik yapmışım meğer, haberim yokmuş…

Az okuyan, uyanık, gözü açık, iyi, hatta mükemmel yönetir…

Mantık tamamen buysa;

O zaman, İl Milli Eğitim Müdürü de ortaokul mezunu olsun, o daha az okumuş, enayilik yapmamış, daha gözü açık…

İlçe Milli Eğitim Müdürü de ilkokul mezunu olsun…

Nasıl olsa, daha az okuyanlar daha uyanık, daha çok yeterliliğe sahip, daha iyi yönetiyor…

Biz çok okuduk, doktora yaptık, bizi yönetsinler…

Eminim o zaman banka promosyonlarından zararım da olmazdı…

Çünkü banka ile öyle bir promosyon anlaşmasını okuma yazma bilmeyen bile yapmaz…

Maaşıma resmen banka ortak çıkıyor…

Ben mi bankaya promosyon verdim, banka mı bana promosyon verdi, belli değil, burada herkes kahkaha atsın… Çünkü akıl mantık ile izah edilecek bir anlaşma değil…

1980 yıllarının meşhur bir lafı vardı, herkes gitti Ay’a, bak biz kaldık yine yaya…

Hak edenin arkası yok, torpili yok diye, önüne engel üstüne engel çıkarırsan…

Köyden söz verdiğin arkadaşını getirip başımıza yönetici yaparsan…

Daha iyi yönetiyormuş,

Hadi ordan!

Benden her konuda fersah fersah düşük potansiyele sahip biri ne biliyor ki Bilsem hakkında da beni daha iyi yönetecek? Daha iki velinin sorusuna boş ve anlamsız gözlerle bakıyor, o işleyişi anlayana kadar…

MEB’de, Bilsem’de ve akademik anlamda ondan daha iyi olduğuma dair 50 tane madde sayarım…

Asıl o benden daha iyi olduğuna dair bir tek madde saysın…

Kuru desimal sistem bilgisiyle yönetici olunmuş olsaydı, bir desimal sistem sertifikası idareci olmak için yeterli görülürdü…

Müfredatı, işleyişi, hatta bağlı bulunduğu Genel Müdürlüğü bambaşka olan bir kurumda hiç bilgi, tecrübe sahibi olmadan, tepeden inme yönetici mi olunur?

Birilerinin işine gelsin veya gelmesin, bilim yuvası Bilsem okullarına, mücadele ede ede, her dilden her telden yaza yaza, MEB’de yöneticilik ve kadın öğretmen haklarının, tecrübe ve liyakatin getirilmesinin öncüsü olacağım inşallah…

Herkes ilime, bilime ve akademik kariyere saygı duymayı öğrenecek. Yok öyle, doktora yapmış, EKYS’yi kazanmış bir öğretmene “Köyden arkadaşıma söz verdim” demek…

Bize ne, söz verirken bize mi sordunuz?

Çok seviyorsan köydeki arkadaşını, kendi müdürlük makamını ver, gel, sen de bizim gibi öğretmenlik yap…

Benim hakkım hakkında söz vermek kolay…

Kendi hakkın hakkında söz ver, görelim, sendeki arkadaş sevgisini…

Verir mi, vermez tabi ki…

Başkasının hakkını gasp etmek kolay…

Devletin makamları senin iki dudağının arasında mı?

Bak yine ciddileştik.

En iyisi;

ben bir koşu gidip nineme söz mü versem, gel nine, seni İl Milli Eğitim Müdürü yapalım mı desem, üstelik ninemin ilkokul diploması da var…

Olur bence, n’olacakkkcanımmmm…

Şaka bir yana;

Rahmetli nineme Allah (C.C.) gani gani rahmet eylesin…

Keşke yaşamış olsaydı, hazır MEB çok okuyanı cezalandırmışken, biz de ninemi İl Milli Eğitim Müdürü yapıverirdik, n’olacakkkcanımmmm…

Uzun lafın kısası, gelelim yine…

Az okuyanlar Bilsem’de yönetici olduğu sürece…

Elimden TÜBİTAK proje öğrencileri daha çooook alınır…

Bilim daha çok ağlar, ilim daha çok yerlere çalınır…

Bilsem öğrencileri uluslar arası matematik projesi yapmazsa, nasıl çıkacak bu ülke uzaya?

Çünkü yöneticilerim bana TÜBİTAK projesi yap, ama okula para kalsın diyor, o yüzden bana TÜBİTAK projesi yaptırmıyorlar…

Herhalde köyden arkadaşına söz veren yöneticiler ile uzaya çıkacağız…

Anlayacağınız, uzayda Dünya manzaralı çay keyfini herkes unutsun.