Bir Amerikan uçağı İstanbul-New York seferini yapıyordu. Bir süre sonra ışıklar sönünce, yolcularda panik başladı. Ardından anons duyuldu:

-İçinizde elektrikten anlayan var mı?

Herkes birbirine bakarken, yaşlı bir yolcu parmağını kaldırdı ve davet üzerine makine dairesine girdi. Bir süre sonra ışıklar yandı.

Yaşlı yolcu, eli yüzü siyahlar içinde alkışlarla geldi ve lavaboya gidip temizledi.

Uçak Atlantik ortalarındayken pilotun konuşması duyuldu: -Sayın yolcular, motorlarımızdan biri bozuldu. Sakın panik yapmayın. Ben sizi diğer motorla Amerika’ya ulaştırırım. Eğer içinizde motordan anlayan varsa, buraya rica edeceğim.

Yolcular arasından yine sadece yaşlı olan arkadaş elini kaldırıp göreve koştu. Bir süre sonra motorun tamiri bitmiş, bizimki yüzü gözü karalar içinde alkışlar arasında lavaboda temizlenip, mahcup mahcup yerine oturdu.

Amerika’ya kısa süre kala, hosteslerin koşuşturması dikkat çekti ve bu kez bir hostesin heyecanlı sesi duyuldu:

-Sayın yolcular!.Bir yolcumuz aniden sancılandı. Bebeği olacak. İçinizde doğumdan anlayan biri varsa, lütfen acil olarak buraya gelsin.

Çeşitli milletten yolcular birbirine bakarken, bizim ihtiyar yerinden kalkarak hostesler bölümüne yürüdü. Kısa süre sonra bir bebek ağlaması ve hostesin kucağında erkek ufaklık dünyaya ilk bakışlarını gönderiyordu.

Tabii olağanüstü yaşlı yolcu, sürekli alkışlarla yerine oturdu..

Çeşitli ülke yolcuları meraklarını yenememişler. Bu adam kim?.

Sonunda özür dileyerek kimliğin sordular. Yaşlı adam cevapladı:

-BEN TÜRKİYE’DE KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU EMEKLİ BİR ÖĞRETMENİM.

(Atilla Sezener’den alıntıdır.)

Bu duygusal öykü kurgu bile olsa çok hoşuma gitti. Köy Enstitülerinin kapatılması Türkiye’mizin aydınlık geleceğini de kapatmıştır.

Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla Türkiye Cumhuriyetin şahdamarı kesilmiştir.

Belki size abartı gelir ama, ben Antalya Serik lisesinde idarecilik yaparken ortaokulda boş geçen derslerimizi hep Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlere verirdim.

Köy Enstitülerinde yalnızca öğretmen değil, matematikçi, tarihçi, müzisyen, sporcu, işçi, çiftçi, duvarcı, sağlıkçı, ressam, hülasa komple bir hayat bilgesi öğretmenler yetiştirmişlerdi.

Bu vesileyle, Serik ortaokulunda ücretli ders veren Köy Enstitüsü mezunu öğretmen ağabeylerim Kâzım Aydın, Hasan Özkan, Hasan Ali Dursun, İsmail Özer ve Yusuf Nacak’ı rahmetle anıyorum.

Öğretmen lokâlinde bazı öğretmenler, “Özata, ücretli dersleri hep Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlere veriyorsun, neden? “ diye sorduklarında onlara, “kusura bakmayın arkadaşlar, onlar sizden daha deneyimli, daha bilge insanlar” diyordum.

“KÖY ENSTİTÜLERİNİ BEN KAPATTIRDIM” DİYE ÖVÜNEN KİNYAS KARTAL:

Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdır. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gelince benden başka güçler olduğunu öğrendiler.

Ağaları örgütledim. Örgütlü olarak Demokrat Parti ile pazarlığa girdik. Kapattırdık.

“Köy Enstitüleri, yöneten kesimden daha akıllı bir profil oluşturuyor. Bu kabul edilemez.” diyen Adnan Menderes zamanında 1954 yılında kapatılmıştır.

Adnan Menderes’i savunanların bilime ve teknolojiye ne kadar kapalı oldukları ve kendilerinden daha ileri ve çağdaş düşünceye karşı oldukları bu sözlerden açıkça anlaşılıyor

KÖY ENSTİTÜLERİ KAPANMASAYDI.

1-Köyden şehire göç olmazdı. 2-Yoksulluk, hırsızlık ve gasp olmazdı. 3-Okumayan çocuk kalmazdı. 4-Dışardan sanayi ve tarım ürünü almazdık. 5-Terör olmazdı.

6-Töre cinayetleri olmazdı. 7-Paralı eğitim olmazdı. 8-Dersaneler olmazdı. 9-Siyasi cinayetler olmazdı.