‘Tecrübelinin duvarda gördüğünü, tecrübesiz aynada göremez’ sırrınca bilgiyle beraber tecrübe de önem arz eder. En basiti kuruma yeni atanan şoför kadrosundaki personel karda, kışta bir ilçeye gitmesi gerekirken kurum amiri tecrübesini sorgular. Her ne kadar resmi görevli olsa da bir olumsuzluk yaşanmasın istenir.

Diğer taraftan ‘Ders alınmış başarısızlık, başarı demektir’ Bu nedenle aynı tür hataların tekerrür etmemesi için ders alınabilecek tecrübelerin çocuklarımıza, gençlerimize aktarılmasında fayda vardır kanaatindeyim. Zira ‘Bazen delikanlıların gözü kör, kulağı sağır olur. Birde söz dinlemezlerse faturası ağır olur’ sırrınca yaşadığım ve ders aldığım birkaç tane anımı paylaşmak istiyorum. Belki bu makalemi okuyan genç okuyucularım istifade eder niyetiyle…

İLK ARABAM

Araba sevdası hepimizde vardır. Özellikle bu durum gençlik yıllarında zirveye çıkar. Koltuğa oturup, gezip tozmayı hayal ederken, iç cepheden ziyade dış cepheyi görürüz. Nasihatleri da pek nazara almayız. Taki içine girinceye kadar. Bende 31 sene önce bir otomobil aldım. Henüz askere de gitmedim. O zaman arabalar pahalı idi. Hem fazla da çeşit yoktu. Hem de şimdiki kadar arabalar yaygın değildi.15 tane normal bilezik bozdurdum. Toplam borcun 3/1’ni ancak ödedi. Kalan üçte ikisini de taksite bağladım.Ama önemi yok.Nasıl olsa maaşımız var yavaş yavaş öderiz diye düşünüyorum.Sonradan çıkabilecek masrafları hiç hesaba katmıyorum.

İlk zamanlar gece uyandığımda pencereden arabaya bakıyorum. Ben ‘Murat 124’ arabası diye aldım ama araba ‘Fiat 128 Special’ imiş. Mübarek pekte birbirine benziyor. Arabanın ön camı kırık, kapısı kilitlenmiyor. Akşamları arabayı çalan olmasın diye, aküsünü söküp eve koyuyorum. Aradan biraz zaman geçti. Araba arıza vermeye başladı. Ayda bir akis kırıyor. Parçası bu civarlarda bulunmuyor. Böyle olunca tamirciler parça beklerken, günlerce dükkânı işgal eder zannıyla arabaya bakmak istemiyor. Tamircilik yapan bir okul arkadaşım rica minnet ilgileniyor.

Arabayı bana güven almak isteyen benim gibi tecrübesiz arkadaşlar var. Hatta kar bile veriyorlar ama onlara satamıyorum. Çünkü onlarda benim gibi bilmeden müşteri oluyorlar, kendimi kurtarmak için onlara satmaktan imtina ediyorum. Tabi bu arada tamirciye götürmekten bıktım.2-3 sene sonra galerici de, bir Renault arabayla takas edince, hem derin bir nefes hem de iyi bir ders aldım. Aynı zamanda birincinin zararını da sonraki araba kapattı. Ve kendi kendime:’ Bir daha araba alacağım zaman köyümde satamayacak kadar piyasası yoksa asla almam’ diye söz verdim.

KAYITSIZ DİLEKÇEM

Yıllar önce bir ilçeden tayinim çıktı. O zamanlar telefonları açtırmak, kapatmak şimdiki gibi kolay değildi. Bende üzerime kayıtlı bulunan telefonun kapatılması için, ilgili birime dilekçe verdim. Oradaki arkadaş tanıdıktı.’ Hocam şu masaya bırak tamam’ dedi. Bende söylenen yere bırakıp, oradan ayrıldım. Tanıdık olduğu için, kayıt numarası ver diyemedim. O zamanda telefonlarda konuşulmasa bile sabit ücreti vardı.İlçeden ayrıldıktan birkaç ay sonra, eski telefona ait fatura geldi.Ben ilçeden ayrılırken kapatılması için dilekçe vermiştim deyince, haklı olarak evrak kayıt numarasını istediler.Bende numara yok.İlçeyi arıyorum, arkadaşı arıyorum benim dilekçe yok.devletin dili de belge olduğuna göre, geçmişe ait faturaları mecburen ödemek zorunda kalıyorum.

Bu arada başka bir ilçede; elektriği kapatmak için dilekçe verdiğimde, oradaki tanıdık arkadaş: ‘Hocam masaya bırak tamam’ diyor. Fakat ben bir önceki tecrübemden ders alarak evrak kayıt numarası almadan gitmiyorum. Tabi arkadaş ‘Bize güvenmiyor musun?’ diye sitem edince, yukarıdaki örneği anlatıyorum. Vesselam tecrübe kolayına kazanılmıyor azizim! İstifade etmesini bilmek gerek.

Sevdiğim söz: ’Eğer ileri de KEŞKE demek istemiyorsan, eşini – işini- arkadaşını doğru seç’ (Y. Emre)

*

Hayattaki en zor dört durum:

Genç yaşta ki Karamsarlık

İleri yaşta ki Pişmanlık

Ertelenmiş Amaçsız yaşam

Kabullenilen Çaresizlik