Çorum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Ahmet Barış, uyuşturucu ile mücadele çalışmaları kapsamında narkotimlerin sokak bazlı operasyonlarını artırılmasıyla birlikte uyuşturucuya ulaşılabilirliğin zorlaştırıldığını açıkladı.
Çorum Valiliği tarafından düzenlenen “Güvenli Gelecek Güvenli Eğitim” konulu toplantıda uyuşturucu ile mücadele konusunda bir sunum yapan Halk Sağlığı Müdürü Ahmet Barış, 2017 yılının ilk 8 ayında Narkotik Suçlarla Mücadele ve KOM Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan 98 operasyonda 209 kişi hakkında yasal işlem yapıldığını, bu operasyonlarda 7 kilo esrar, 964 gram bonzai, 12 gram eroin, 2 bin 432 adet ecstasy ve çok sayıda kök kenevir ve diğer uyuşturucu maddeler ele geçirildiğini söyledi.
İlde metruk olarak adlandırılan 150 binanın bir kısmının yıktırılırken, bir kısmının korunaklı hale getirildiğini dile getiren Barış, uyuşturucu kullanım ve satış alanı olarak da kullanılabilen metruk binaların, yıkım ve restorasyon gibi tedbirlerle kontrol altına alınmasının sağlandığının altını çizdi.
Toplumların hem bu gününü hem de geleceğini tehdit eden, beden ve ruh sağlığını bozan, yaşam kaybına yol açan, sebep olduğu suçların adli ve sosyal yansımalarıyla toplumsal yapıyı bozan uyuşturucu kullanımının küresel bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çeken Barış, Türkiye’deki uyuşturucunun kullanım oranlarının, özellikle Avrupa ülkelerine kıyasla çok düşük seviyelerde olduğu görülse de, son on yılda uyuşturucu kullanımı sebebiyle ülkemizde hayatını kaybeden 2 bin 148 vatandaşımızla, etkilediği aile, çevre ve toplumdaki karşılığı birlikte değerlendirildiğinde, uyuşturucu probleminin rakamlarla ifade edilemeyecek kadar büyük bir sorun olduğun görüldüğüne işaret etti.

Türkiye’nin genç nüfusu, büyüyen ekonomisi, sosyal hayat çeşitliliği, turizm kapasitesi ve bölgesindeki terörist faaliyetler sebebiyle uyuşturucu tacirlerinin doğrudan hedefi haline geldiğini anlatan Barış, “Avrupa ülkeleri genel olarak doğudan batıya sevk edilen afyon ve türevlerinin ülkelerine girişini önlemede gösterdikleri hassasiyeti, batıdan doğuya sevk edilen sentetik uyuşturucuların üretiminin ve transferinin engellenmesi noktasında göstermemektedirler. Özellikle genç nüfusa sahip olan ülkemiz, bu maddelerle içten çökertilmeye çalışılmakta ve terör örgütlerinin amaçlarını gerçekleştirmesine, bölücü faaliyetlerini yapmalarına temel hazırlamaktadır. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile mücadele sadece insanoğlunun bir maddeye karşı bağımlılığından kaynaklanan fiziki ve sosyal bir hadiseden öte, içine suç ve terör örgütlerinin, devletlerin ve uluslararası güçlerin dahil olduğu büyük bir oyundur. Bu yüzden uyuşturucu ile mücadele aynı zamanda bütün bu unsurlara karşı girişilen bir mücadeledir. Bağımlılığı engellemenin en kolay yolu, gençlerimizi yüksek ideallere ve fikirlere bağlamak, başkaları için yaşamayı öğretmektir. Madde bağımlılığı, zincirleri önce hissedilemeyecek kadar hafif, fark edildiğinde ise kırılamayacak kadar ağır bir sorundur” dedi.
Ülkemizde ilk olarak 2011 yılında tespit edilen sentetik kannabinoid türevi uyuşturucu maddelerin dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle gençler arasında yayılma eğilimine girmesiyle birlikte halk sağlığının yanı sıra huzur ve güvenliği de tehdit eden uyuşturucu kullanımının, 2014 yılında basın ve kamuoyu gündeminde çok fazla yer almaya başladığını ve toplumsal duyarlılığın üst seviyeye ulaştığını hatırlatan Barış, “Bu kapsamda ülkemizde konuyla ilgili yürütülen çalışmaların tekrar değerlendirilerek yeni önlemlerin alınması gerekliliği gündeme geldi. 2014/19 sayılı ‘Uyuşturucu ile Mücadele’ konulu Başbakanlık Genelgesi kapsamında; Başbakan Yardımcısı başkanlığında 8 bakanın (Adalet Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Gümrük ve Ticaret Bakanı, İçişleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı ile Sağlık Bakanı) katılımlarıyla Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu (UMYK) oluşturuldu. İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) koordinasyonunda yürütülen uyuşturucuyla mücadele çalışmalarının 2014 yılı itibarıyla Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmesi kararlaştırıldı. Çalışmaların il düzeyinde yürütülmesini sağlamak üzere Vali/Vali yardımcısı başkanlığında İl Uyuşturucuyla Mücadele Koordinasyon Kurulları oluşturuldu ve sekretarya görevi Halk Sağlığı Müdürlüklerine verildi” ifadelerini kullandı.
Madde bağımlılığını önleme faaliyetleri denince ilk olarak akla eğitim geldiğinin altını çizen Barış, “Okullarda ve çevresinde sadece fiziksel güvenlik önlemlerinin alınması yeterli olmayıp, psikolojik güvenlik önlemlerinin de alınarak olumlu bir okul iklimi oluşturmak önemlidir. Bir birey için kişilik neyse bir kurum için de iklim odur. Burada öğretmenlere oldukça büyük görev düşmektedir. Öğretmenler yerel halkla bütünleşmeli, görev dolayısıyla atandığı okul bilinciyle sadece mesai saatlerinde okula git gel yapmaktan ziyade, okul ve çevresindeki yerel motifleri anlayışla karşılayıp onlarla bütünleşmelidir. Okul, yerel toplumun bir parçasıdır. Problemleri önlemede ve çözmede yerel paydaşlarla işbirliği ve bilgi değişimi yapmak esastır” şeklinde konuştu.

Okullardaki şiddetin temelinde kültürel, toplumsal ve aile değerlerinin etkililiğinin zayıf olmasının yer aldığını anlatan Barış, şunları kaydetti:

“Okullarda öğrencilerin düşük beklentilere sahip olması, sosyal yeteneklerinin yeterince okul tarafından desteklenmemesi, korku kültürü, değişikliklere yer verilmemesi okul iklimini olumsuz etkilediğinden okul güvenliği ve öğrenci başarısı üzerinde de olumsuz etkileri olmaktadır. Okulu çevreleyen toplumdaki yüksek suç düzeyi, yoksulluk ve işsizlik, okulda yüksek düzeyde şiddet ve disiplinsizlik olayları ile ilişkilidir. Okul-aile işbirliğinin, genellikle öğrencilerin akademik başarıları üzerine yoğunlaşması, işbirliğinin daha çok görüşmeler ile sınırlı olması, öğrencilerin beklentilerinin, duygusal ve kişilik sorunlarının çözüme kavuşturulmaması işbirliğini yetersiz kılmaktadır. Ailelerin okul yönetiminde ve faaliyetlerinde daha etkili rol üstlenmeleri, çocuk ve gençlerin eğitiminde ailelerin uzman desteğinde bilinçlendirilmeleri, okulların iş yükünü hafifleterek risk durumunu azaltır. Toplumun birey üzerindeki en güçlü etkisi, oluşturduğu sosyal normlardır. Komşular arasındaki münasebetler, mahallede gençler üzerinde sosyal kontrol mekanizmalarının işlevsel olması, semt içinde aktif olan sivil toplum kuruluşları, dernek, vakıf veya kulüplerin varlığı ve sayısı, okula gitmeyen gençlerin çalışıp çalışmadığı ve iş kolları gibi bireyi içine alan sosyal çevre, madde kullanımı üzerinde etkilidir. Toplumun madde kullanımına başlama riski herkes için eşittir. Topyekun mücadelenin (önlemenin) temel amacı, tüm gerekli bilgi ve becerilerin hedef kitlelere sunularak insanları madde kullanım riskinden uzak tutmaktır. Bu kapsamda risk grubu ayırt edilmeksizin hazırlanan programlar tüm topluma yönelik uygulanmalıdır. Bu çalışmalar kapsamında en önemlisi, aile ve okul temelli yapılan çalışmalardır. Bağımlılıkların gencecik hayatları karartmadığı, sağlıklı, üretken, ayık ve mutlu fertlerden oluşan, güçlü ve huzurlu bir toplum olmak hepimizin ortak meselesidir.”