Bir gün il milli eğitim müdürünün makamına eski elbiseli, çamurlu ayakkabılı köylü bir amca gelir. Rahmetli Sekreter Filiz Hanım içeri almak istemez "ayakkabıyı temizle öyle gel" der. İçerden müdür bey amcayı görünce "Amcayı içeri al" der.

           Buyur eder, oturtur. Çay ikram eder. Amcanın derdi, çocuğu öğrenci olduğu için büyük ama müdür beye göre küçüktür. Hemencik halleder ve köylü amcanın cebine de bir miktar para sıkıştırır. Sonuç mu?

            Amca, gelirken içeri giremem diye düşünürken adam yerine konur, değer görür ve müdür beyin çayını içer. Cebine de bir miktar yol - yemek parası girer. Dua ederek gider. Kim bilir köyde müdür beyi nasıl över?

*

          2003 yıllarında Düvenci taraflarında öğrenci servisi ölümlü kaza yapar. Mezar başında Rüştü Hoca’ya sorar. Babasının durumu nasıl? Diye. O da, müdürüm malum gariban köylü deyince, yönünü döner cüzdanını çıkarır içinden parayı alır ve onu ilgiliye ulaştırması için Rüştü Hoca’ya verir.

        Rüştü Hoca uzun boylu olduğundan yandan bakar ki, Müdür Beyin Cüzdanında başka parası yok. Yani olanın paranın hepsini vermiştir. Nokta.

*

O dönemlerde bilader Osmancık’tan gelirken kaza yaptı. Ben de müdür beyin yanına gittim. Çünkü acil ihtiyaç halinde memur en yakın amirini görür. Daha doğrusu görebilmeli. Durumu anlattım. Hemen maddi manada ihtiyaç var mı? Diye sordu. Yok müdürüm deyip teşekkür ettim. Sadece resmi işlemlerde ihtiyaç olduğunu söyledim. Hemen telefona sarıldı. Çözülmesini sağladı.

 ‘’Güzellikler paylaşıldıkça ziyadeleşir, kötülükler paylaşıldıkça normalleşir’’ sırrınca Mahir’e de bunu 10-15 sene sonra paylaşmak ve gıyabi olarak da  Abdurrahim K. müdür beyi yâd etmek düşer. Diğer taraftan,

Herkeste vardır farklı farklı düşünce

Çevre değişir insan makamdan düşünce

Söylemine maruz kalmamak için bu nokta da daha güzel örneklerin çoğalmasına vesile olmayı ümit eder.

*

           Oğlum İstanbul’da göreve başlayınca bir ev kiraladık. İlk günden evin su tesisatlarında problemler yaşayınca sucu aradık. Birkaç tane aradım küçük iş diye gelemeyiz dediler. Sonra bir sucu telefonu daha buldum onu aradım. Tamam hocam su saatte geleyim dedi ve dediği zamanda geldi. Tamiratını yaptı. Ben ön yargı ile burası İstanbul, özel arabası ile gelecek en aza150-200 TL alır diye düşünüyordum. 

-Ustam borcumuz ne kadar?

- 50 TL yeter.

- Yanlış duymadım demi? 50 TL.

- Yok hocam, doğru.

-Ne bileyim bizim oralarda gel git olsa bile bu rakamın üzerinde olunca teyit etmek istedim. Verdim gitti. İkinci akşam farklı arıza çıktı. Tekrar çağırdım geldi. Hatta evi karıştırdığı için araba ile epey aramış. Neyse ilgili yerleri tekrar tamir etti.

- Ustam borcumuz ne kadar?

- Borcun yok

- Neden?

- Ben aynı eve, aynı işe ve parçasına geldiğim yere ikinci bir defa para almam. Ben 80’lerden kalma ustayım. Çok şükür iş de başımdan aşkın, insanlar hep tercih ederler. Hatta çok acil olarak çağrılan işe gideceğim zamanda asla fırsatçılık yapmam. Hakkım ne ise onu alırım. Ondan da bir miktar kısana da ses çıkarmam. Bereket versin derim.

-Ustam, telefonunu kaydediyorum. Bundan sonra burada elektrik, su vb. ne ihtiyaç olursa ya sen yapıyorsun ya da yine sen yaptırıyorsun. Hem kendin para alacaksın hem de yaptırdığın ustaya hakkını vereceksin. Oğlumun bu işleri sana emanet. Allah işini gücünü rast getirsin dedim.  Pardon ustam, memleket nere? Sivas. Oh ne güzel, bir güzel örnek memleketini bile öne olumlu etkiler.

*

AVUKAT DEDİ:

El – ele tututmuş giden,

Aksakallı dedem, nur yüzlü ebem

Bi zahmet oturuverin şuraya bi hele

…………………………………….,

Bakın bunlar bir hiç uğruna yuvalarını yıkacaklar

Çocuklarını da iki arada - bir derede bırakacaklar

Zaman geçince anlayacaklar, pişman olacaklar ama nafile

Bunu ben anlatamıyorum, mutluluğun sırrını bi anlatın hele

………………………………………………,

Yarım asırdır aynı yastığa baş koyduk.

 İyi günde kötü günde bir olduk

Birimiz sinirlendiğinde, diğerimiz susuyorduk. Huzuru, rahatı, bereketi bunda bulduk

Sözün özü, kini nefreti kaldırıp attık,

Sabır elbiseni üzerimize taktık

Yarım asırdır el ele, göz göze, diz dize birbirimize baktık

Dosttan geleni aldık, düşmandan geleni saldık

Bugünlere vardık…

Ya siz evlatlar?

Bunca rahatlığınıza rağmen, bir türlü anlayamadık

Hadi şimdi tutuşun el-ele,

Basit şeyler için yıkmayın yuvanızı,

Ağlatmayın masum evlatlarınızı

Doğru evinize

……………….,

Amca doğru söylüyor galiba

Tut elimden aşkım,

 Bak amcalara,

Kırmayalım birbirimizi bir daha

Dua edelim, bizi buluşturan Avukatımıza