Türkiye Kamu-Sen Osmancık İlçe Başkanı Mustafa Potuk, Hükümet ile Memur Sen arasında sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerini bir ‘tiyatroya’ benzeterek, “toplu sözleşme tiyatrosu sona erdi” dedi.

4. Dönem Toplu sözleşme görüşmeleriyle ilgili olarak açıklamada bulunan Mustafa Potuk “kamu çalışanları ve emeklilerin 2018-2019 yılı mali ve sosyal haklarının belirlendiği 4. Dönem Toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet ile yetkili konfederasyon karşılıklı olarak imzaları atarak memurun ve emeklilerin bütün ümitlerini bir kere daha masada bıraktılar” dedi.

2013 ve 2015 yılında “tarihi başarı” olarak ifade ettikleri ancak yaşanan kayıplarla “tarihi hezimete” dönüşen toplu sözleşmelere daha beterinin 2017 yılında eklendiğini kaydeden Mustafa Potuk açıklamasında şöyle dedi:

“Hükümetin yüzde 3,5 + 3,5 teklifini “Müzakere edilebilir ama kabul edilemez.” bulan ve “Bu teklif elimize kalemi vermiştir ama mürekkebi içine koymamıştır.” diyen yetkili konfederasyon, 0,5 puanlık artışa “Evet” diyerek memurlar ve memur emeklileri için bir kutu mürekkep parası dahi alamadan masadan kalkmıştır.

Bir gün öncesinde yaptığı konuşmada “racon” kesen ve “imza için 4-5 puan daha gerek” diyerek 20 milyon memur ve memur emeklisini umutlandıran Ali Yalçın’ın mürekkebi sadece 7 saat içinde 0,5 puan artınca birden doluverdi.

Hesap bilmeden doldurulan o mürekkep artışı, en düşük devlet memuru maaşında 11,58 kuruş artış, ortalama memur maaşında ise 15,4 artış demektir.

Dolma kalem mürekkebinin 44 TL , ortalama bir mürekkebin 16TL olduğu ülkemizde Memur-Sen’in 11,58 kuruş artışla imzaladığı toplum saat içinde sözleşmede bir şişe mürekkep bile alınamamaktadır.

Ali Yalçın’ın ve Memur-Sen’in mürekkebin 7 saat içinde nasıl birden doluverdiği veya kapalı kapılar ardında kime neler vaat edilerek doldurulduğunu kamu çalışanlarının takdirine bırakıyoruz.

Bu zam oranları en düşük dereceli memur maaşında yani 15/1 kademede bir memur maaşında 2018 yılının tamamı için 171, 04 kuruş, 2019 yılının tümü için 221,71 kuruş artış demek.

Ortalama memur maşı için 2018 yılı için toplam 227,49 kuruş; 2019 yılında ise 294,88 kuruş artış anlamına geliyor.

Yani bu zam oranları ile kamu çalışanlarının insanca yaşamasına yetecek bir artış sağlanamadığı gün gibi ortadadır.

Kamu işçisine yüzde 12,5 bunların yanında ikramiyelerine 250 TL ve 3000 TL altında alanlara 90 TL iyileştirme yapan aynı siyasal iktidar, memura gelince kesenin ağzını nedense sıkı sıkı bağlıyor.

İşte bu sendikacılık farkıdır. Bütün devletin imkânları, kamu çalışanları için kullanılsın demiyoruz.

TÜİK in açıkladığı rakamların çok gerisinde bir asgari standartla kamu çalışanları geçinmek zorunda bırakılıyorsa, bu masada o toplu sözleşmeyi imzalamaya kimsenin hakkı yoktur.

Aslında bu tiyatro hükümetin ilk teklifini sunduğu gün sahnelenmeye başlanmıştı.

Hükümetin zam teklifinin biliniyor olmalıydı ki Memur-Sen heyeti toplantı salonuna “Bu Teklife Kapalıyız” hazır matbu dövizleriyle gelmişlerdi.

22 gün boyunca hükümet ve Memur-Sen arasında senaryosu ve aktörleri belli bir tiyatro adım adım sahnelenmiştir.

Aradan geçen sürede de dağ ne yazık ki fare bile doğuramamış memur ve memur emeklisi yine yok sayılmıştır.

Toplu sözleşme masasındaki sendika başkanlarının tepkilerini de kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

İmza atılmış ama sendika başkanlarından iki tanesi ayağı kalkmış, diğerleri protesto edercesine masada oturuyor. Gönüllerin razı olmadığı açıkça belli ama yapılan bir şey yok. 2015’te “Tarihi başarı elde ettik.” diyerek nara atanların şimdi ise sesleri dahi çıkmadı.

Yüzlerinden düşen bin parça. Peki neden imza atıyorsunuz o zaman? Size silah mı çektiler, neden imza atıyorsunuz? İmza atılırken resimleri görün, ikisi ayakta diğerleri oturuyor, protesto edercesine.

Protesto edecekseniz imza atmayacaksınız. En azından hakem kuruluna gitselerdi, 8 gün daha bu konunun Türkiye’de tartışılmasını sağlardı. Türkiye Kamu-Sen olarak da kayıtsız şartsız destek verirdik. Meydanlara inebilirdik. Toplu sözleşme masasını “benim üyeme iki kat toplu sözleşme ikramiyesi ödensin” diyerek sendikasının kasasını doldurma aracı olarak gören ve memurları sınıflara ayıran bu kadar pısırık, bu kadar korkak bir yapıyla sendikacılık yapılmaz.

Böyle bir sendikal anlayış kabul edilemez. Hükümet, bu süreçte dediğinin arkasında durdu.

Aşağı yukarı açıkladığı ilk rakam kadar, kamu çalışanlarına verdi. Niye, diye herkesin kendisine sorması lazım. Kamu işçisine yüzde 12,5 bunların yanında ikramiyelerine 250 TL ve 3000 TL altında alanlara 90 TL iyileştirme yapan aynı siyasal iktidar, memura gelince kesenin ağzını sıkı sıkı bağlıyor.

Neden acaba? Bu sendikacılık farkıdır. 20 milyon insanı hesaba katmadan yapılan bir zam politikasıdır. Bunları Türkiye Kamu-Sen olarak kabul etmemiz mümkün değildir.

Bu toplu sözleşme sürecinde literatüre yeni cümleler de girmiştir. “Eski Türkiye’nin hesap makinesi yeni Türkiye’nin hesap makinesi... Milletin adamı versin, enflasyon canavarı vermesin…” Ne yani sayın cumhurbaşkanının tasarrufu yalnızca 0,5 puanlık artış mıydı?

Toplu sözleşmeye öğle yemeğinde helal gıda sertifikasını koyduranların, kul hakkı gündemine gelmemiştir.

4/B’lilerin umutları yine ertelenmiştir. 4/C'lilere kadro yine başka baharlara kalmıştır.

Kısacası memurun ve memur emeklisinin umutları yeşermeden solmuştur. Buna rağmen görüyoruz ki “Sendikacılık tarihine geçecek sözleşmeye imza attık.” demeye başladılar bile.

Kamu kurumlarında “tarihi zafer” yazılı afişleri göreceğimiz günler çok yakındır.

Türkiye Kamu-Sen olarak bu süreci bir orta oyunu gibi gördük. Aktör de bellidir. Sendikacılık tarihimiz iyi bir aktör kazanmıştır.

Aktör konusunda biz memur arkadaşları uyarmıştık. Ve onlara biz size demiştik diyeceğimizi de demiştik. İşte gün o gün. Hayırlı uğurlu olsun”