17 Mayıs Pazartesi günü kâbus gibi geçen Pamdemi hapsinden kurtulduk.

Pandemi döneminde Özgürlük parkı da kapalı olduğu için her sabah parkın etrafında dolaşarak spora devam ettim.

İnsansız sokaklar ve parklar da bir şeye benzemiyor.

İnsanlık olarak yaşanmamış zamanları yaşıyoruz.

Evlerde hapis iken televizyonlarda gurme programları izlendiği için olsa gerek

herkes kilo almış. Parkta salına salına yürüyen arkadaşlar bir de yanlarına köpek almışlar. Kendimi her konuda eğittiğimi sanırdım ama köpeklerin evlerde beslenmesini hâlâ kabullenemiyorum. Çocukluğumuzda bizim de av köpeğimiz vardı ama bahçede kulübesinde yatar, kalkardı, evin içine sokmazdık.

Boyalı basın ve medya maalesef tam bir magazine dönüştü. Kazara bir dizide, bir filmde oynayan veya bir klip çeken genç kızlar her gün gazetelerde yarı çıplak fotoğraflarıyla ahkâm kesmeye devam ediyorlar.

Gazetecilik de kolaylaşmış. Her gün sosyal medyada yarı çıplak fotoğraflarını paylaşan genç kızların bu fotoğraflarını yayınlayan gazeteler milli günlerde de onların sığ görüşlerini yayınlamaya başladılar.

Bu konularda çok dertli olduğum için dün gece Facebook’da öğretmen dostum Süleyman Dibek ve Rahim Demirbaş’ın paylaştığı maalesef çok acı ama gerçek bir özeleştiriyi görüşlerinize sunuyorum.

İYİ UYKULAR TÜRKİYE’M

Bin yıl boyunca üç kıtada küresel bir Türk egemenliği yaşandı dünya tarihinde.

Hindistan'a gidiyorsun Türk, Mısır'a varıyorsun orada da Türk, Avrupa'ya geçiyorsun yine Türk. Kılıcının kudretiyle sancağını kıtalara yaymış millet, ne sanattan ne edebiyattan ne fenden ne de insanca yaşamdan haberdar.

Arapların rüzgârına kendisini kaptırmış savrulup duruyor medeni alemde.

Sonunda onca kıta, onca toplum içinde onların harflerini almış, kıyafetlerini giymiş, onların yaşam biçimine ve konuşmasına özenmiş...

İpek ve meyvelerin, kılıç ve kalkanların yerine ilim ve fen, dünya siyasetinin gidişatını belirlemeye başlayınca, elinde kitap olan, belinde kılıç olana üstün gelmeye başlamış.

Bu egemenlik ilk dünya savaşında sona erdi. Harıl harıl kitap okuyanlar; matbaayı bile görmeden, eline kitap dahi almadan başka bir kavme özenerek yaşayanlara bunun faturasını çıkardı. Büyük acılar içinde...

Şu hale bakın ki 400 sene tek bir Türkçe kelime öğretemediğimiz Araplar, 50 senede İngilizce öğrendi. 400 sene tek kelime Türkçe öğretemediğimiz Yunanlar, İngilizce'yi su gibi konuşur oldu. 400 sene Türkçe öğretemediğimiz Iraklı gençler, İngiliz’lerin yardımıyla Türk’leri nasıl yendiklerini anlatır oldu.

Küresel egemenliğimizi baltalayanların dili küresel oldu. Biz niye yapamadık? Niye kendi dilimize, inançlarımıza, geleneklerimize, atalarımıza sahip çıkmadık yüzyıllarca? İktidar bizdeyken Alemlere Türkçeyi öğretmek dururken, medreselerimizde kendimize niye Fars'ın dilini öğrettik?

Ben Yunan'ın Platon'unu öğrenirken, Yunan benim Dede Korkut'umu niye öğrenmedi? Ben Arap'ın Ömer'ini, Ebubekir'ini öğrenirken, Arap benim Yunus Emre'mi niye öğrenmedi? Niye okutmadık yüzyıllarca insanlarımızı ?!

Ne zaman, nasıl telafi edeceğiz bu geri kalmışlığımızı ?

BAKALIM BİZİM BAADDİN NE DİYOR BU HALİ PERİŞANIMIZA?

1—Keşke doğmadan önce senaryoyu bir okusaydık!

2—Milli Bayramlarını kutlamayan milletler dini bayramlarını kutlayacak vatan bulamazlar.

3—Beşiktaş’ın Şampiyonluğunu kutluyorum.

Fener’liler Galatasaray şampiyon olmadı diye mutlu. Galatasaray’lılar Fener şampiyon olmadı diye mutlu. Beşiktaş’lılar şampiyon olduk diye mutlu.

Ne güzel, herkes mutlu. Tebrikler Beşiktaş...

4—19 Mayıs Atatürk’ün Anma Gençlik ve Spor bayramımız kutlu olsun.

21 Mayıs 2021 /Mehmet Özata