Ey oğul!

Şu fani alemde aldatarak değil anlatarak zirve yapabilmek en güzelidir. Sen bu güzellikten uzak kalma oğul.

Ey oğul!

Müslümanlık namaz oruç hac zekat yanında, çok daralmış kelepir buldum demek yerine ihtiyacı varmış değerinde / değerine yakın aldım diyebilmektir.

Ey oğul!

Gençlik de hafif zannedilen faturalar olgunlukta ağır ödenir. Onun için gençlik döneminde hafif zannettiğin faturaları bile ihmal eyleme oğul.

Ey oğul!

Anne baba gidince geri gelmez. Eksiğimiz hatamız varsa vicdan azabı dinmez. Onun için sağlıklarında gönüllerini hoş etmeye özen göster oğul.

Ey oğul!

Eğitimden memuriyete, izdivaçtan ticarete kadar her alanda 30 yaşlarında bir genç kendi başına karar verirse 30 yıllık tecrübesiyle karar verir ve hata yapma ihtimali yüksektir. Ama güvendiği 50 yaşlarındaki dört kişi ile istişare ederek karar verirse 230 yıllık tecrübe ile karar vermiş sayılır. Dolaysıyla hata yapma ihtimali çok düşük olur. Hayatımızda çoğumuz ortak akıl dediğimiz istişare metodunu tam olarak kullanamadığımız için hatalar yaptık ama siz gençlerin hala bu metodu kullanma imkânları var. Sonra bizler gibi pişmanlık duymamak için ortak akıl istişare metodunu kullanmaya çalış oğul.

Ey oğul!

Bir anne baba için en acı durum kendi yanlışları yüzünden evladını kaybetmektir. İleri de evlatlarına rehberlik yap ama son noktayı onların koymasına da engel olma. Çünkü bunun vicdani sorumluluğu insanı yer bitirir oğul.

Ey oğul!

Bazen çocuklar anne babanın yanında olmuş meyvenin tersi gibidir. Ham iken çok tatlı buna mukabil olmuş iken ise çok acı olabilir. Sen ham iken de olmuş iken de tatlı olabilmek için emek ver oğul.

Ey oğul!

İzdivaçta kültürel denklik demek sadece diplomaların denkliği demek değildir. Bazen aynı konulara üzülebilme sevinebilmedir. Bazen de yeme içme, gezme, derli topluluk, misafirperverlik, sosyal yaşam, dinsel yaşam vb. hususlarında aynı hassasiyetleri gösterebilmektir. Dolaysıyla nice diplomaları denk olan eşler anlaşamayıp ayrılırken bunun tersi olanlar bir ömür boyu mutlu aile ortamı yaşayabilirler. Sen birinciden önce ikinciyi ihmal etmeyesin oğul.

Ey oğul!

Bir insan senin hakkında düğünde, cenazede, hastalıkta, sağlıkta, hüzünde, mutlulukta şunu yapsam veya yapmasam acaba ayıp olur mu? Diye düşünebiliyorsa o sana değer veriyor demektir. Yok eğer hiç takmıyorsa seni maalesef hiçhemiştir. Hiçlenmekte insanda derin izler bırakır. Sen sevdiklerine değer vermeye ve hiçlememeye çalış oğul.

*

BAŞSAĞLIĞI: Dün Hakkın rahmetine kavuşan köylümüz, eski komşum Hasan Dikici amcamıza Allahtan rahmet, sevenlerine sabrı cemil dilerim.

Hasan amca çaresiz bir hastalığa yakalanmıştır. Tedavi süreci Ankara da devam eder. Kendi de ta gençlik yıllarından itibaren düğünlerde bayramlarda oynamayı seven tabiri caizse cıvıl cıvıl biridir. Köye gidince eski evinin pencerelerini kapatır, kapıyı da kilitler televizyonun sesini de son ayar açar o müziğin sesine başlar oynamaya. Bu durumda kafayı dağıtır. Kendini daha mutlu hissetmeye başlar. Hatta Ankara’ya hastaneye kontrollere gittiğinde tahliller eskiye nazaran daha iyi çıkmaya başlayınca, doktorun dikkatini çeker. Sen de bir düzelme var. Yaptıklarını anlat bakalım der. O da yaptıklarını anlatır. Aynen devam et amca, bu hastalığın en iyi ilacı moral motivasyondur der. Diğer taraftan Hasan amcamız da hem yaşını başını almış hem de Hacı Efendi olmuştur. Bu durum kendini rahatsız eder. Emekli Müftü Beye gider, halini anlatır. Hocam, beni ayıplayanlar oluyor. Benim hacılık gider mi? der. O da dinler dinler ‘’Hacı Efendi, hastalığına iyi geliyorsa, moral buluyorsan sen oynamaya devam et’’ der. (rahmetli kendi anlatmıştı)