Herkesin kendisine göre bir çevresi vardır. O çevre içerisinde acı tatlı hatıralar yaşanır. Bazen kaderin cilvesiyle aradan sıyrılıp sivrilenler olur. Tebdili mekân ve makam yaparlar. Yaradan da ‘yürü ya kulum’ dediyse yürümeye ve uçmaya devam ederler. (Siz de eski dosttur diye beklentisiz olarak) ay da yılda bir alo deyip hal hatır sorarsınız. İlk zamanlar genelde pek fark edilmez. Yeni çevre oluşuncaya kadar samimi hava devam eder. Lakin belirli bir zaman dilimi geçip te ŞaŞalı o yeni çevre oluşmaya başlayınca artık aradaki halat zannedilen urgan tabiri caizse pamuk ipliğine dönüşmeye başlar. Halkanın içine giremezsiniz… Ararsınız bulamazsınız… Gelir göremezsiniz… Tel eder açtıramazsınız… Bekler geri döndüremezsiniz… Belki de siz o gözde bir HİÇ siniz… Örnek mi istersiniz?

Köyüne, ilçene, iline veya çalıştığınız fabrikaya, kuruma geldiğinde eski düzen olmaz. Tabiri caizse eski çamların bardak olduğunu hemencik hissedersiniz. Direk etkili yetkili ile muhatap olunup çekip gidilir. En azından köylüm, dostum, komşum, hemşerim, okul, pansiyon, mahalle, asker arkadaşım, öğrencim, öğretmenim vs. vardı burada diye düşünülmez. Hâlbuki vatandaşı ‘işinin görülmesi kadar kendisiyle ilgilenilmesi memnun eder’ sırrınca veya ‘ yarım elma gönül alma’ misali kapıdan da olsa bir selam vererek maddi manevi destek olalım diye hesap edilmez. Gerek görülmez.

Bilindiği gibi ‘İstisnalar kaideyi bozmaz’ ama yukarıda anlatmaya çalıştıklarımın dışında kalan ve takdire şayan olan kadirşinas insanlar mutlaka vardır. Bunlar günü değil ömrü düşünen vefalı insanların gönül dünyasında yerlerini muhafaza ederler. Günümüzde her ne kadar vefa semt ismi olsa da kalan vefalar onu ihya eder.

Yarım asrı geçen yaşımızla, dünden bugüne iyi bir gözlemci olarak belki niyetleri kötü olmasa da hayatımızda, çevremizde değişen insanları görüyoruz. Eğitimlerde, konferanslarda ve iş yerinde muhatap olduğumuz çevreden duyuyoruz. İki kişi nasihati sever. Biri hatası bol olan diğeri ise heybesi dolu olandır. Biz de unutmamak için not alıp belki olumlu manada katkı sağlarız niyetiyle köşe yazılarımıza veya sosyal medyaya taşıyoruz. İnşallah işe yararız.

‘Gönül isterken kader güler’ hesabı bazen de hava şartlarında ani değişiklikler meydana gelir. Yükseklerden uçuş mecburi inişe dönüşür veya ‘her yolun bir sonu vardır’ misali emeklikle halkın arasına dönülür. ‘’Sel gider çay kumuyla kalır.’’ Bazen şadırvanda, bazen çay ocağında, bazen düğünde ölümde yollar kesişir. Bu durumda zamanında alt yapı oluşturulmamışsa başka bir ifade ile bir gün dönülecek limanın kapıları açık bırakılmamışsa mutlaka sıkıntı yaşanır. Çünkü o ŞaŞalı çevre % 90 fire verir. Ticaret, cinayet, siyaset bitince bitmiştir derler. Bunun bariz örnekleri çoktur. Yıllar önce seminerde karşılaştığım siyasette ve bürokraside önemli yerlerde bulunmuş birine merak edip;

‘‘Siz siyasette ve bürokrasi de önemli yerlerde bulunmuşsunuz. Şimdi ise kenarda kalmışsınız. Dünden bugüne çevrende değişiklik oldu mu?’’ diye sorduğumda ‘’Falan yerde göreve başladığımda odamı geç koridorlara gelen çiçeklerin sayısını ve kimin gönderdiğini bile bilmiyordum. Telefon ettiğimde ilk zil sesinde açılıyordu… Özel günlerde ki mesaj ve tebrikler… Sosyal medya da öksürsem beğenmeler ve altına yapılan cicili yorumlar… Şimdi o çevre % 10’a düştü desem yanılmış olmaz. Onlarında muhtemel ki işimiz falan düşerse belki eskiden kalma eşi dostu vardır niyetiyle olduğunu zannediyorum…’’ diye anlatmıştı.

Netice olarak, çevrenizde dünden bugüne değer verip önceden ALTINI çizdiğiniz ama sonradan makamlar mekânlar değişince çizildiğiniz, (istisnalar dışında) bu tür dostlarınız (!) varsa şimdi de siz ÜSTÜNÜ çizebilirsiniz… Hem de tükenmez kalemle…

‘’İnsanlarla öyle geçininiz ki ölümünüzden sonra düşmanlarınız bile ağlasın’’ (Hz Ali)

Rabbim hepimize samimi dostlar nasip etsin, iyi insanlarla karşılaştırsın.

*

Ey Mahir,

Öyle hızlı geçer ki zaman

Dönüp bakarsın da maziye anlaman

Ve avunur durursun iyi kötü yaptıklarınla

Hesaba çekersin kendini yapamadıklarınla

Ahirde yapa yalnız kalırsın öz vicdanınla

Sonucuna göre ister ağla, istersen oyna

Ben karışmam o da kalmış sana

Anla oğul anla, kökü yalan dünya