(TÜRKİYE EROZYONLA MÜCADELE, AĞAÇLANDIRMA VE DOĞAL VARLIKLARI KORUMA VAKFI)

TEMA, 1992’de A. Nihat Gökyiğit ve Hayrettin Karaca’nın (Toprak Dede) önderliğinde kurulmuş ve milyonlarca gönüllüsüyle toprağı ve tabiatı korumak

için canla başla çalışan çok hayırlı bir vakıftır.

TEMA bu ay 25’inci yaşını kutluyor. Toprağa ve tabiata âşık olan ben de 1993 yılından bu yana yakamda TEMA’nın kutsal yeşil yaprak rozetini taşırım.

TEMA'nın hedefi, Türkiye’de insanlara toprak erozyonunun nedenlerini, vahim sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma tehlikesini anlatmaktır.

25 yıldır tek bir şey için çalışıyor: Yaşanabilir bir gelecek.
Ve bu geleceğin de ancak çevre bilincine sahip yurttaşlarla mümkün olduğunu bildiğinden, çocuktan yetişkine herkese kılavuzluk ediyor.
Bugün Türkiye’nin 81 ilinde bağışçıları sayesinde oluşturulan en az bir orman varmış. Türkiye’de TEMA Vakfı’ndan doğa eğitimi alan, bugün vakfın gönüllüsü, bağışçısı, destekçisi olan 3 milyondan fazla insan varmış.
Türkiye’nin her ilinde yüz binlerce gönüllüsü ve destekçisi, tüm illerde temsilciliği, 300 ilçe sorumluluğu ve üniversitelerde 130 Genç topluluğu çalışıyormuş.
(Kaynak : 14 Eylül Hürriyet gazetesi Melis Alphan’a teşekkür ediyorum.)

Ben de bir TEMA gönüllüsü, olarak, Mersin TEMA Başkanı Ulukışla’lı sevgili dostum Ziraat Mühendisi Doç. Dr. Mahmut Dündar vasıtasıyla TEMA’nın Türkiye’de hayat ve tabiat mücadelesini takip eder, mutlu olurum.

Mersin Mobil’de çalışırken, Mahmut Dündar’la Çukurova Holding’in patronu Karamehmet’lerin Tarsus’ta 750 dönümlük bahçe bakımına beraber gider, toprağın, ağaçlarların, meyve ve sebzelerin gelişimini kontrol ederdik.

1986 yılında Mersin’de Çukurova bölgesinde yaşayan Çorum’lularla yaptığımız

bir toplantıya Ulukışla’lı Mahmut Dündar’da katılmıştı.

Açış konuşmasında, herkesin kürsüye gelerek kendisini tanıtmasını rica etmiştim. Ben kendimi tanıttıktan sonra, herkes sırayla kürsüde kendisini tanıttı.

Bir ara Mahmut Dündar’da kürsüye gelerek, “Merhaba arkadaşlar, ben de Çorum’un Ulukışla kazasından Mahmut Dündar’ım” diye kendisini tanıtınca kıyamet koptu. Espriyi anlamayan bazı hemşehrilerim, “Van arkadaş, Ulukışla ne zaman Çorum’un kazası oldu? Çorum nere, Ulukışla nere?” diyerek ciddi ciddi tartışmaya başlamışlardı!

Kulakları çınlasın, Mahmut Dündar dostum böyle muzip bir TEMA görevlisidir.

Bu vesileyle Ulukışla’lı hemşehrim Mahmut Dündar’ı sevgi ve saygıyla anıyorum.
Bodrum Yalıkavak’ta tatile devam ediyorum. Kurban bayramında gelecektim, kısmet olmadı. Mobil’de çalışırken fazla tatil yapamadığım için uzun tatili sevmiyorum. Münzevi hayat bana göre değilmiş.

Okullar açıldığı için sitede çok az insan kaldı. Karikatürist Raşit Yakalı dostumla akşamları yürüyüş yaparak şiir, karikatür, müzik ve edebiyat sohbetleri yapıyoruz.

Televizyonlarda belgeseller ve maçlardan başka hiç bir şey izlemem.

Dün akşam şaşıp yanılıp bir kanalda “Arka Sokaklar” adlı diziye takıldım.

Reklamlarıyla beraber tam dört saat çeyrek dakika sürdü. Bir daha tövbe, izlemem.

Boyalı basını da takip etmiyorum. Boyalı basın bir başka âlem. Her gün kazara bir dizide oynamış varoş dudaklı, uzun bacaklı manken kızların yarı çıplak kıyafetleriyle düzeyli (!) beraberlikleri, haftalık ve aylık aşkları tevatür ediliyor. Yakışıklı delikanlılar da kirli sakalları, küpeleri ve garip dövmeleriyle magazin köşelerini süslüyor.

Toplum olarak hâlâ cinselliğin mağara dönemini yaşadığımız için aşktan, meşkten başka düşüncemiz yok. Hele hele, dizi oyuncusu bazı genç kızların felsefe yaparak, ahkâm keserek hayat dersleri vermesi çileden çıkarıyor beni. Boşuna söylememişler,

“Gezdim Halep’i, Şam’ı, ettim ilmi talep,

Meğer ilim geride imiş, illa edep, illa edep..”