Her güne iyiliğe ve güzelliğe niyet ederek başlayın.

“Bugün güzel şeyler olacak” diye düşünün. Çünkü, dilekler dualaşır, dualar gerçekleşir.

Yıllardır Cevdet Kılıç’ın “Bilgelik Hikâyeleri” adlı kitabı başucumda durur.

Sanat, felsefe, edebiyat, şiir ve müzik alanında yapıtlarıyla, yaşamlarıyla düşünce biçimleri ve eylemleriyle çağının ruhuna başkaldırmış seçilmiş insanlara ve filozoflara hayranım.

Bu yüzden sık, sık filozofların, dehâların, bilgelerin, seçilmiş insanların ve sanatçıların sözlerini, şiirlerini, kitaplarını ve eserlerini sizlerle paylaşıyorum.

Konfüçyus ; “Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır ve ikisi arasında ki farkı anlayabilmek için de bilgelik ver. “

Şöyle hayran eyle beni, aşkın oduna yanayım,
Her nereye bakar isem, gördüğüm seni sanayım… (Yunus Emre)

Sokrates’e, çok israf eden birisi, “Hiç parası kalmadığından dert yanarak biraz borç para vermesini istemiş. Sokrates; “Masraflarınızı kısarak kendinizden borç alın beyim” demiş.

Tolstoy’a, “Nasıl mutlu olursunuz?” demişler. Tolstoy, sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarıma üzülmeyerek” demiş.

Farabi’ye “Lafı uzatanlara ne yapmak lazım?” diye sormuşlar.

Farabi, “Uzın konuşanı kısa dinlemeli” demiş.

Victor Hugo, “ Yaşlılık yıllarında niçin kendinizi bu kadar yoruyorsunuz?” diye soranlara, “Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var.” demiş.

Necip Fazıl’a sormuşlar, “Üstad sizin özel arabanız yok mu?” diye sormuşlar.

Necip Fazıl, “Var, ona en son bineceğim” demiş.

Diyojen, utancından kızaran bir gence,“Aferin evladım, işte faziletin rengi budur.” demiş.

Diyojen’i öğrencisi Büyük İskender, mezarlıkta üst üste yığılmış insan kemikleri arasında bir şey ararken görünce, “Ne arıyorsunuz hocam? diye sorar. Diyojen; “Babanızın kemiklerini arıyorum İskender ama hangisinin kölelere, hangisinin krallara ait olduğunu bir türlü ayırt edemiyorum.” der.

Descartes,“Sana ışık tutanlara arkanı dönersen, göreceğin tek şey senin karanlığındır.

Mevlana, “İki âlem vardır: İlki varlık âlemi, ikincisi mâna âlemi. Varlık âlemi gündüz gibidir, olanı biteni açıkça görürsün, kendini kolayca ele verir. Mâna âlemi ise gece gibidir, onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.”

Ömer Hayyam; “Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp basıyoruz. Öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.

Sokrates’e, “Bir devleti ayakta tutan şey nedir? diye sorarlar. Sokrates, “ Devlet adaletle ayakta durur. Zulüm geldiği zaman o devletin varlığı düşünülemez.” demiş.

Diyojen’e sormuşlar, “Üstadım! Niçin iki kulağımız ama bir tek ağzımız var?”

Diyojen; “Az konuşalım ama çok dinleyelim” diye demiş.

Hak kulundan intikamını yine kul eliyle alır,

Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır. (İlm-i ledün= İlâhi sırlar ilmi- Anonim)

Ne etti kendi rahat, ne verdi halka huzur,

Geçti göçtü cihandan dayansın ehl- kubûr..(Ehl- kubur =Kabir ehli- Anonim)

Sanma bu sözleri her insan anlar / Kuş dilidir bunu Süleyman anlar,

Bu sırr-ı müphemi arifan anlar / Çünkü cahillerden pinhan eyledik.. (Harâbi)

(Sırr-ı müphem=Gizli sır, ilâhi sır. Ârifan= aydınlar, Pinhan= Saklamak

Hale ve ahvâle uygun olduğunu sandığım bir dörtlükle felsefe yurduna veda ediyorum.

Ete kemiğe bürünüp bir bedende doğarız,

Akıl ve ruhla örülüp bir seferde yaşarız,

Ezelden ebede kısır döngüyü kader sanıp,

Başı sonu meçhul bir fani âlemde batarız…